"Bu karikatürleri çoğunuzdan önce gördüm.
Onlarla duygulanıp onlarla yaşadım
Düşündüm.
Sizlere ulaşmak, bir yerlere dokunmak istedim.
Savaş Dinçel, çok çizgili müzikle uğraşmak yüzünden insan olabilmiş titrek, çıplak ve yalın müzikçileri sevmiş, karikatürlerinde onları "ol" deyip "olmuş" gibi yaşatmış.
Sağ olsun!
Pek de güzel yapmış.
Onları izlerken dudaklarımda buruk gülümsemeler beliriyor biliyorum.
Düşünüyorum.
Şu sıralarda insan kılığına girmiş, ille de " sahip olmak", daha, daha ve daha "çok sahip olmak" için programlanmış çılgın beyinlerin üflediği savaş rüzgarlarını düşünüyorum.
Biliyorum şu anda çoğumuz ürperiyor ve bekliyoruz.
Korkunun kapısında nöbet tutuyoruz.
Düşünüyorum.
Dünyanın "sahip olmak"tan başka, hele "olmak"la ilgili hiçbir derdi bulunmayan insanlarıyla Savaş Dinçel'in müzikçilerin yan yana getirip düşünüyorum.
İnsanlığın tüm sorunları karşısında çoğunluğu sağır, kör ve dilsiz kalan, müzikçilikten uzak müzikçilerimizi, onların özel ve ayrıcalıklı sınıfını ve özellikle böyle müzikçiler için cennet olan ülkemizi düşünüyorum.
Ve karikatürleri izliyorum.
Bakıyorum Dinçel, gerçekten de "...mış gibi" yapmış.
Onun müzikçileri, kendilerini bir anlam olarak çevirip yakalayan titrek, çıplak ve yalın çizgilerinin içinden, sanki çok çizgili müzik olmuş ses veriyorlar.
Kendilerini böylece dışa vurup aıçklamak isterken içten telaşları ile yalpalıyor, sevimli beceriksizlikleriyle kıvranıyorlar.
Dinçel'in müzikçisi, her şeyden arınıp çok çizgili müzikle uğraşırken, özgürce kullanmanın dışında sanki çalgısına bile sahip olmayı gerekli bulmuyor.
Dinçel, çoğu kez onun çevresini saran nesneleri ve dış dünyayı kesin, soğuk, yetkin ve üç boyutta çizmekle sanki bu dünyayı gerçekten de dışlamayı, en azından müzikçisinin dışında tutmayı yeğlemiş.
Dinçel'in müzikçisi insan olmayı sürdürürken dış dünyayı "olmak" için kullanıyor.
Nesnelerin esiri olup özgürlüğünü ya da insanlığını yitirmek için değil."
Uğur Ünel
"Bu karikatürleri çoğunuzdan önce gördüm.
Onlarla duygulanıp onlarla yaşadım
Düşündüm.
Sizlere ulaşmak, bir yerlere dokunmak istedim.
Savaş Dinçel, çok çizgili müzikle uğraşmak yüzünden insan olabilmiş titrek, çıplak ve yalın müzikçileri sevmiş, karikatürlerinde onları "ol" deyip "olmuş" gibi yaşatmış.
Sağ olsun!
Pek de güzel yapmış.
Onları izlerken dudaklarımda buruk gülümsemeler beliriyor biliyorum.
Düşünüyorum.
Şu sıralarda insan kılığına girmiş, ille de " sahip olmak", daha, daha ve daha "çok sahip olmak" için programlanmış çılgın beyinlerin üflediği savaş rüzgarlarını düşünüyorum.
Biliyorum şu anda çoğumuz ürperiyor ve bekliyoruz.
Korkunun kapısında nöbet tutuyoruz.
Düşünüyorum.
Dünyanın "sahip olmak"tan başka, hele "olmak"la ilgili hiçbir derdi bulunmayan insanlarıyla Savaş Dinçel'in müzikçilerin yan yana getirip düşünüyorum.
İnsanlığın tüm sorunları karşısında çoğunluğu sağır, kör ve dilsiz kalan, müzikçilikten uzak müzikçilerimizi, onların özel ve ayrıcalıklı sınıfını ve özellikle böyle müzikçiler için cennet olan ülkemizi düşünüyorum.
Ve karikatürleri izliyorum.
Bakıyorum Dinçel, gerçekten de "...mış gibi" yapmış.
Onun müzikçileri, kendilerini bir anlam olarak çevirip yakalayan titrek, çıplak ve yalın çizgilerinin içinden, sanki çok çizgili müzik olmuş ses veriyorlar.
Kendilerini böylece dışa vurup aıçklamak isterken içten telaşları ile yalpalıyor, sevimli beceriksizlikleriyle kıvranıyorlar.
Dinçel'in müzikçisi, her şeyden arınıp çok çizgili müzikle uğraşırken, özgürce kullanmanın dışında sanki çalgısına bile sahip olmayı gerekli bulmuyor.
Dinçel, çoğu kez onun çevresini saran nesneleri ve dış dünyayı kesin, soğuk, yetkin ve üç boyutta çizmekle sanki bu dünyayı gerçekten de dışlamayı, en azından müzikçisinin dışında tutmayı yeğlemiş.
Dinçel'in müzikçisi insan olmayı sürdürürken dış dünyayı "olmak" için kullanıyor.
Nesnelerin esiri olup özgürlüğünü ya da insanlığını yitirmek için değil."
Uğur Ünel