"Köklerimizin ardılıyız biz. Yüzüm hep Nurhak Dağları'na dönük yaşadım. Güneşin doğusundan gelip batısında aradım geçmişimi. Ne insanlar gördüm orada, duygusuz ve anlamsız bir dünyevi yaşam içinde. Yürek burkan ne çok hikâyeler dinledim, dili yok olan, renkleri kaybolan... Ruhu yorgun bir yolcuyum. Avrupa'dan güneş ülkesine koşuyor ayaklarım. Gölgem Anadolu'ya değiyor. Köklerinize dönüp bakın, yaşam otu köklerimizin olduğu bu yerdedir..." Rokat'ın bir hayal dünyası gibi tanımlayarak, Güneş Ülkesi olarak anlattığı bölge Elbistan ovası ve Nurhak Dağı'nın etekleridir. Burada ve burayla aynı kaderi paylaşan bölgelerde süren çatışmayla ilgili, buralardan haberdar olmayan insanların zihinlerindeki bilgiler ve algılar, genellikle sakattır ve gerçeği yansıtmaz. Yani bulunduğumuz yerden baktığımızda gördüğümüz şey dağın sadece bize bakan yüzüdür. Gerçek için yaklaşmak, anlamaya çalışmak, bölge insanının ihtiyaçlarını kavramak gerekir. Aksi takdirde gerçek bir toz bulutu gibi üzerimizden ve etrafımızdan geçer gider ve sadece anlatılanlarla yetinmek zorunda kalırız. Doğruyla yanlış, iyiyle kötü, güzelle çirkin bizim bu eksik bilgimizle birbirine karışır, insanlar düşman olur, toplumlar, inanışlar ve kültürler birbirinden uzaklaşır. İsmail Güner; bu kitapta bize dağın öteki yüzünde yaşananları roman diliyle anlatıyor. Anlattıklarından yola çıkarak sorunu bir de dağdakilerin gözünden görüp anlamaya çalışmanın, çözüme yönelik katkıyı zenginleştireceğine inanıyoruz...
"Köklerimizin ardılıyız biz. Yüzüm hep Nurhak Dağları'na dönük yaşadım. Güneşin doğusundan gelip batısında aradım geçmişimi. Ne insanlar gördüm orada, duygusuz ve anlamsız bir dünyevi yaşam içinde. Yürek burkan ne çok hikâyeler dinledim, dili yok olan, renkleri kaybolan... Ruhu yorgun bir yolcuyum. Avrupa'dan güneş ülkesine koşuyor ayaklarım. Gölgem Anadolu'ya değiyor. Köklerinize dönüp bakın, yaşam otu köklerimizin olduğu bu yerdedir..." Rokat'ın bir hayal dünyası gibi tanımlayarak, Güneş Ülkesi olarak anlattığı bölge Elbistan ovası ve Nurhak Dağı'nın etekleridir. Burada ve burayla aynı kaderi paylaşan bölgelerde süren çatışmayla ilgili, buralardan haberdar olmayan insanların zihinlerindeki bilgiler ve algılar, genellikle sakattır ve gerçeği yansıtmaz. Yani bulunduğumuz yerden baktığımızda gördüğümüz şey dağın sadece bize bakan yüzüdür. Gerçek için yaklaşmak, anlamaya çalışmak, bölge insanının ihtiyaçlarını kavramak gerekir. Aksi takdirde gerçek bir toz bulutu gibi üzerimizden ve etrafımızdan geçer gider ve sadece anlatılanlarla yetinmek zorunda kalırız. Doğruyla yanlış, iyiyle kötü, güzelle çirkin bizim bu eksik bilgimizle birbirine karışır, insanlar düşman olur, toplumlar, inanışlar ve kültürler birbirinden uzaklaşır. İsmail Güner; bu kitapta bize dağın öteki yüzünde yaşananları roman diliyle anlatıyor. Anlattıklarından yola çıkarak sorunu bir de dağdakilerin gözünden görüp anlamaya çalışmanın, çözüme yönelik katkıyı zenginleştireceğine inanıyoruz...