Danaburnu

Stok Kodu:
9789750813849
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
206
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2014-04
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
9789750813849
427856
Danaburnu
Danaburnu
14.00

Oktay Rifat, 1980 yılında yayımlanan kitabı Danaburnu'yla 1981'de Madaralı Roman Ödülü'nü aldı. Özellikle kahramanlarının iç dünyalarını anlatırken tuuturduğu etkileyici diliyle bir ozanan elinden çıktığı belli olan Danaburnu, çeşitli kesimlerden insan hayatlarına ayna tutarken bir döneme de tanıklık eder. Gidenin boşluğunda bir öç alma duygusunun hızla boy attığı görüyordu. Hayır tutulmamıştı. Öç almak istiyordu sadece. Bunun acısını fitil fitil getirecekti burnundan. Emine'nin yüzü. Emine'nin aydınlığı. Emine'nin elleri. /.../ Uyuyordu, derin bir uykuya dalıyordu, uykunun denizine ya da toprağına. Denizse denizanaları, topraksa solucanlarla vıcak vıcak ve yapışkan. Erinç bir türlü oturmuyordu yuvasına, tekir kedi ya da Kayışdağ'dan esen rüzgar gibi yalanıyor, pireleniyordu az ötede. Recep, Emine'nin ölüsüne takılıyordu uykunun en derin yerinde, tıpkı yüzen bir yosunun ağlarına takılır gibi. Dip sularında ölüyle birlikte sallanıyorlardı. Ölü, bir yakamozun fırıldağında çeviriyordu gözlerini, biri küçüldükçe öbürü büyüyordu. Mordu denizin altı ya da toprağın içi, yapışkan ve vıcık vıcık. Bütün ölülerin sessizliğiydi bu.

Oktay Rifat, 1980 yılında yayımlanan kitabı Danaburnu'yla 1981'de Madaralı Roman Ödülü'nü aldı. Özellikle kahramanlarının iç dünyalarını anlatırken tuuturduğu etkileyici diliyle bir ozanan elinden çıktığı belli olan Danaburnu, çeşitli kesimlerden insan hayatlarına ayna tutarken bir döneme de tanıklık eder. Gidenin boşluğunda bir öç alma duygusunun hızla boy attığı görüyordu. Hayır tutulmamıştı. Öç almak istiyordu sadece. Bunun acısını fitil fitil getirecekti burnundan. Emine'nin yüzü. Emine'nin aydınlığı. Emine'nin elleri. /.../ Uyuyordu, derin bir uykuya dalıyordu, uykunun denizine ya da toprağına. Denizse denizanaları, topraksa solucanlarla vıcak vıcak ve yapışkan. Erinç bir türlü oturmuyordu yuvasına, tekir kedi ya da Kayışdağ'dan esen rüzgar gibi yalanıyor, pireleniyordu az ötede. Recep, Emine'nin ölüsüne takılıyordu uykunun en derin yerinde, tıpkı yüzen bir yosunun ağlarına takılır gibi. Dip sularında ölüyle birlikte sallanıyorlardı. Ölü, bir yakamozun fırıldağında çeviriyordu gözlerini, biri küçüldükçe öbürü büyüyordu. Mordu denizin altı ya da toprağın içi, yapışkan ve vıcık vıcık. Bütün ölülerin sessizliğiydi bu.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat