Bilgin Adalı'nın kaleminden, Oğuzların destansı hikâyeleri...
Yazıya geçirildiği 14. ve 15. yüzyıllardan günümüze dek varlığını koruyabilmiş Dede Korkut hikâyeleri sadeleştirilmiş dili, şiirsel yapısı ve akıcı anlatımıyla yeni bir boyut kazanıyor. “Metnin tümünün özü de, sözü de Dedem Korkut'un, değil mi? Ben yalnızca aracılık yapıyorum” diyen Bilgin Adalı, genç okurları, sözlü geleneğin şiirini yakalamaya çağırıyor.
Bu kitabı yazarken, dilimize daha önce kazandırılmış olan Dede Korkut kitaplarından farklı bir yol izlemeyi seçtim. Öykülerde düzyazı olarak yer alan bölümlerdeki gizli şiiri yakalamaya, tüm metni şiir diliyle yazmaya çalıştım. Bunu bir anlamda, yazıya geçirilmezden önceki, sözlü geleneğe dayalı ilk metinleri özgür bir yeniden yazma çabası olarak niteleyebiliriz.
Bilgin Adalı'nın kaleminden, Oğuzların destansı hikâyeleri...
Yazıya geçirildiği 14. ve 15. yüzyıllardan günümüze dek varlığını koruyabilmiş Dede Korkut hikâyeleri sadeleştirilmiş dili, şiirsel yapısı ve akıcı anlatımıyla yeni bir boyut kazanıyor. “Metnin tümünün özü de, sözü de Dedem Korkut'un, değil mi? Ben yalnızca aracılık yapıyorum” diyen Bilgin Adalı, genç okurları, sözlü geleneğin şiirini yakalamaya çağırıyor.
Bu kitabı yazarken, dilimize daha önce kazandırılmış olan Dede Korkut kitaplarından farklı bir yol izlemeyi seçtim. Öykülerde düzyazı olarak yer alan bölümlerdeki gizli şiiri yakalamaya, tüm metni şiir diliyle yazmaya çalıştım. Bunu bir anlamda, yazıya geçirilmezden önceki, sözlü geleneğe dayalı ilk metinleri özgür bir yeniden yazma çabası olarak niteleyebiliriz.