“Değerler” kavramına, “insanın çevresinde olup bitenleri anlama ve yorumlamada kullandığı temel ölçütler” şeklinde bir anlam yüklenmektedir. “Bir toplumun gerçekleşmesini arzu ettiği idealler ve düşler” de denebilir. Bir milletin bütün fertlerinin, özellikle de genç neslin kendi değerlerini ve evrensel değerleri öğrenmesi, özümsemesi ve bütün bunları sosyal hayatta davranış haline dönüştürebilmesinin yegane yolu, elbetteki eğitimdir. Öyle ise, evimizde ve okullarımızda verdiğimiz eğitimin temelini “Değerler Eğitimi” oluşturmalıdır. Eğitimde ise en önemli referansımız, milli, dini ve kültürel değerlerimiz olmalıdır. Çünkü tarih boyunca değerlerimizden aldığımız güçle, onları yaşamak ve yaşatmakla, harp meydanlarında dizi dizi zafer kazandığımız gibi, dünya medeniyetine yön verecek, parlak bir medeniyet de meydana getirebilmişiz.
Değerler eğitiminin bir topluma sağlayacağı faydaları anlatmaya, ne kelam ne de kalem yeter. Ancak şu gerçeği de unutmamak gerekir. Değerler eğitimini nesillere verecek olan eğitim ordusunun da, bu değerleri çok iyi öğrenip içselleştirme zorunluluğu vardır. Okuldaki eğitime takviye olarak, anne babanın da evdeki eğitimde aynı hassasiyeti üslenmesi gerekir. Başkaları, bizim değerlerimize imrenerek bakarken, ondaki kıymeti ve enerjiyi çözmeye çalışırken, gençlerimiz henüz bu değerleri yeni yeni keşfetmektedir.
Bugün geldiğimiz noktada, maddi anlamdaki medeniyette yücelme ve yükselme olmasına karşın, gönül ve ruh medeniyetinde büyük irtifa kaybı yaşanmaktadır. İnsanlarımızdaki “ben” duygusunun zirve yaptığı, internetle sarmaş dolaş vaziyette yalnızlaştığı ve gündüz hayalleri, gece de düşleriyle oyalandığı bir ortamda doğan bu boşlukta, acilen “Değerler Eğitimine” ihtiyaç olduğu kanaatındayız.
Elinizdeki bu eser, iki yıllık bir çalışmanın ürünüdür. Kültürümüzde, ahlak ve fazilet, edep ve haya, ilim ve irfan yönüyle tebarüz etmiş çocuklara ve gençlere “41 kere maşallah” denir. Biz de bundan esinlenerek, önce 41 özel ve önemli konu seçtik ve bu konuları tek tek inceleyip, araştırarak kaleme aldık. Bu ihtiyacın farkına iki yıl önce varmış ve konunun bir sunumunu hazırlamıştık. “Değerler Eğitimi” adı altında değişik okullarımızda öğrencilerimize pek çok konferanslar verdik ve bu çalışmalara halen devam etmekteyiz. Bir yandan da kitap için çalışma ve araştırmalar yaptık.Her konunun sonuna, “olaylar ve ibretler” adında bir başlık açarak, o konu ile ilgili üç ayrı ibret ve hikmet verici hadise (anekdot) verdik. Bununla da yetinmedik. Bu hadiselerden elde edeceğimiz ibreti ve hikmeti, birkaç cümle halinde italik yazıyla özetledik. Devamını da her konuyla ilgili kelam-ı kibar denebilecek hikmetli ve özlü sözleri bol bol kullandık. Böylece, konunun okunup özümsenmesini, anekdotlarla zenginleştirilmesini, özlü sözlerle de takviye edilmesini amaçladık. Sıkıcı olmaması için akademik bir dil kullanmadık. Kitabı yalın bir anlatımla kaleme alırken, seviyeyi çok da düşürmek istemedik. Kullandığımız kelimeleri, okuyucunun bilmesi, değilse öğrenmesi gerektiğine inanarak özellikle kullandık. Bu eser, İlkokul'dan Üniversite son sınıfa kadar tüm çocuklarımız ve öğrencilerimiz ile yediden yetmişe tüm insanımıza hitap etmektedir.
“Değerler” kavramına, “insanın çevresinde olup bitenleri anlama ve yorumlamada kullandığı temel ölçütler” şeklinde bir anlam yüklenmektedir. “Bir toplumun gerçekleşmesini arzu ettiği idealler ve düşler” de denebilir. Bir milletin bütün fertlerinin, özellikle de genç neslin kendi değerlerini ve evrensel değerleri öğrenmesi, özümsemesi ve bütün bunları sosyal hayatta davranış haline dönüştürebilmesinin yegane yolu, elbetteki eğitimdir. Öyle ise, evimizde ve okullarımızda verdiğimiz eğitimin temelini “Değerler Eğitimi” oluşturmalıdır. Eğitimde ise en önemli referansımız, milli, dini ve kültürel değerlerimiz olmalıdır. Çünkü tarih boyunca değerlerimizden aldığımız güçle, onları yaşamak ve yaşatmakla, harp meydanlarında dizi dizi zafer kazandığımız gibi, dünya medeniyetine yön verecek, parlak bir medeniyet de meydana getirebilmişiz.
Değerler eğitiminin bir topluma sağlayacağı faydaları anlatmaya, ne kelam ne de kalem yeter. Ancak şu gerçeği de unutmamak gerekir. Değerler eğitimini nesillere verecek olan eğitim ordusunun da, bu değerleri çok iyi öğrenip içselleştirme zorunluluğu vardır. Okuldaki eğitime takviye olarak, anne babanın da evdeki eğitimde aynı hassasiyeti üslenmesi gerekir. Başkaları, bizim değerlerimize imrenerek bakarken, ondaki kıymeti ve enerjiyi çözmeye çalışırken, gençlerimiz henüz bu değerleri yeni yeni keşfetmektedir.
Bugün geldiğimiz noktada, maddi anlamdaki medeniyette yücelme ve yükselme olmasına karşın, gönül ve ruh medeniyetinde büyük irtifa kaybı yaşanmaktadır. İnsanlarımızdaki “ben” duygusunun zirve yaptığı, internetle sarmaş dolaş vaziyette yalnızlaştığı ve gündüz hayalleri, gece de düşleriyle oyalandığı bir ortamda doğan bu boşlukta, acilen “Değerler Eğitimine” ihtiyaç olduğu kanaatındayız.
Elinizdeki bu eser, iki yıllık bir çalışmanın ürünüdür. Kültürümüzde, ahlak ve fazilet, edep ve haya, ilim ve irfan yönüyle tebarüz etmiş çocuklara ve gençlere “41 kere maşallah” denir. Biz de bundan esinlenerek, önce 41 özel ve önemli konu seçtik ve bu konuları tek tek inceleyip, araştırarak kaleme aldık. Bu ihtiyacın farkına iki yıl önce varmış ve konunun bir sunumunu hazırlamıştık. “Değerler Eğitimi” adı altında değişik okullarımızda öğrencilerimize pek çok konferanslar verdik ve bu çalışmalara halen devam etmekteyiz. Bir yandan da kitap için çalışma ve araştırmalar yaptık.Her konunun sonuna, “olaylar ve ibretler” adında bir başlık açarak, o konu ile ilgili üç ayrı ibret ve hikmet verici hadise (anekdot) verdik. Bununla da yetinmedik. Bu hadiselerden elde edeceğimiz ibreti ve hikmeti, birkaç cümle halinde italik yazıyla özetledik. Devamını da her konuyla ilgili kelam-ı kibar denebilecek hikmetli ve özlü sözleri bol bol kullandık. Böylece, konunun okunup özümsenmesini, anekdotlarla zenginleştirilmesini, özlü sözlerle de takviye edilmesini amaçladık. Sıkıcı olmaması için akademik bir dil kullanmadık. Kitabı yalın bir anlatımla kaleme alırken, seviyeyi çok da düşürmek istemedik. Kullandığımız kelimeleri, okuyucunun bilmesi, değilse öğrenmesi gerektiğine inanarak özellikle kullandık. Bu eser, İlkokul'dan Üniversite son sınıfa kadar tüm çocuklarımız ve öğrencilerimiz ile yediden yetmişe tüm insanımıza hitap etmektedir.