“Yere göğe sığmaz oldun, her fırsatta kendinle öğünür oldun. Tanrı sana güç verdi, kuvvet verdi ama sen eşkıya oldun, ak kanatlı Azrail’e davet çıkardın, savaş ilan ettin, dövüş buyurdun, vuruş arzu ettin
“Derler ki, çok uzun zaman önce aksakallı, nur yüzlü bir bilgin olan Dedem Korkut anlatmış bu Deli Dumrul masalını. Dedem Korkut da bu masalı dedelerinden öğrenmiş; artık onlar ne zaman nerede öğrendilerse bu bilinmez.
Dünyada cinlerin yeryüzünde gezdiği, Azrail’in arada bir göründüğü zamanlar varmış. Devler, ülkeler fetheder, insanlar dinozor güdermiş. Oğuz boylarında yaşayan ceddimizin çocukları gece olduğunda Deli Dumrul masalını dinleyerek uyurlarmış.
Açık kapıyı kapatmak, kapalı olanı açmak, yatık merdiveni kaldırmak, kalkık merdiveni indirmek gibi her yiğidin yüreğinde bir kahramanlık hülyası varmış o zamanlar. Atın önünden eti alıp it’in önüne atmak, it’in önünden otu alıp atın önüne atmak da öyle.
Haklıya hakkını vermek, haksızın haddini bildirmek de öyle bir iş imiş.
İşte böyle bir zamanda Deli Dumrul derler bir yiğit yaşarmış. Bu yiğit hiç bir şeyden korkmaz, ölüm korkusu nedir bilmezmiş. On kişinin kaldıramadığı kayaları kaldırır, kullandığı kılıcı beş kişi yerinden oynatamazmış...
Dumrul’un deliliklerini, fedakârlıklarını Dumrul’u deli yapan, tarihin baş köşelerinden birine oturtan özgün öyküsünü okuyup onunla tanışmaya ne dersiniz?
“Yere göğe sığmaz oldun, her fırsatta kendinle öğünür oldun. Tanrı sana güç verdi, kuvvet verdi ama sen eşkıya oldun, ak kanatlı Azrail’e davet çıkardın, savaş ilan ettin, dövüş buyurdun, vuruş arzu ettin
“Derler ki, çok uzun zaman önce aksakallı, nur yüzlü bir bilgin olan Dedem Korkut anlatmış bu Deli Dumrul masalını. Dedem Korkut da bu masalı dedelerinden öğrenmiş; artık onlar ne zaman nerede öğrendilerse bu bilinmez.
Dünyada cinlerin yeryüzünde gezdiği, Azrail’in arada bir göründüğü zamanlar varmış. Devler, ülkeler fetheder, insanlar dinozor güdermiş. Oğuz boylarında yaşayan ceddimizin çocukları gece olduğunda Deli Dumrul masalını dinleyerek uyurlarmış.
Açık kapıyı kapatmak, kapalı olanı açmak, yatık merdiveni kaldırmak, kalkık merdiveni indirmek gibi her yiğidin yüreğinde bir kahramanlık hülyası varmış o zamanlar. Atın önünden eti alıp it’in önüne atmak, it’in önünden otu alıp atın önüne atmak da öyle.
Haklıya hakkını vermek, haksızın haddini bildirmek de öyle bir iş imiş.
İşte böyle bir zamanda Deli Dumrul derler bir yiğit yaşarmış. Bu yiğit hiç bir şeyden korkmaz, ölüm korkusu nedir bilmezmiş. On kişinin kaldıramadığı kayaları kaldırır, kullandığı kılıcı beş kişi yerinden oynatamazmış...
Dumrul’un deliliklerini, fedakârlıklarını Dumrul’u deli yapan, tarihin baş köşelerinden birine oturtan özgün öyküsünü okuyup onunla tanışmaya ne dersiniz?