Kentleşme ve radikal dincilik arasındaki ilişki oldukça karmaşıktır. Bu kitap, farklı dini radikallik biçimlerine ait dinamiklerin kentte nasıl üretildiğini, nasıl temsil ve tecrübe edildiğini araştırmaktadır. Kitap, iki önemli olgu arasında ilişki kurmaya çalışmaktadır. Dünya nüfusunun büyük kısmının kırsal hayattan kentsel hayata olan tarihi geçişi ve dinin dünyanın birçok yerinde modern yaşamı şekillendiren temel bir güç olarak yeniden canlanması. Kitaba katkıda bulunanlar, belirli coğrafi bölgelere odaklı ulus ötesi sorgulama yaparak, radikal gruplar, hareketler ve örgütler tarafından yaratılan entelektüel ve pratik sorunları araştırmaktadırlar. Yazarlar, Hıristiyanlık, Hinduizm, İslam ve Museviliğe ait aşırı dinci pratiklerin, küresel kent mekânının yeniden üretimine nasıl katkıda bulunduğuna odaklanmaktadırlar. Çalışmaları, dini tutuculuğun veya doktrinlerin, kentsel terörün ve şiddetin temel sebebi olarak görülmesinin çok tehlikeli bir indirgeme olduğunu göstermektedir. Bunun yerine, bu tür olguların modernitenin mücadelelerinin açık birer dışavurumu olarak anlaşılması gerektiğini savunmaktadırlar.
Kentleşme ve radikal dincilik arasındaki ilişki oldukça karmaşıktır. Bu kitap, farklı dini radikallik biçimlerine ait dinamiklerin kentte nasıl üretildiğini, nasıl temsil ve tecrübe edildiğini araştırmaktadır. Kitap, iki önemli olgu arasında ilişki kurmaya çalışmaktadır. Dünya nüfusunun büyük kısmının kırsal hayattan kentsel hayata olan tarihi geçişi ve dinin dünyanın birçok yerinde modern yaşamı şekillendiren temel bir güç olarak yeniden canlanması. Kitaba katkıda bulunanlar, belirli coğrafi bölgelere odaklı ulus ötesi sorgulama yaparak, radikal gruplar, hareketler ve örgütler tarafından yaratılan entelektüel ve pratik sorunları araştırmaktadırlar. Yazarlar, Hıristiyanlık, Hinduizm, İslam ve Museviliğe ait aşırı dinci pratiklerin, küresel kent mekânının yeniden üretimine nasıl katkıda bulunduğuna odaklanmaktadırlar. Çalışmaları, dini tutuculuğun veya doktrinlerin, kentsel terörün ve şiddetin temel sebebi olarak görülmesinin çok tehlikeli bir indirgeme olduğunu göstermektedir. Bunun yerine, bu tür olguların modernitenin mücadelelerinin açık birer dışavurumu olarak anlaşılması gerektiğini savunmaktadırlar.