"Erkeğe nasıl mı dönüştüm, anlatayım size; önce kadına dönüşmem gerekti..." Okurun bu anahtar cümleyle girebileceği "Dişi Adam" da Joanna Russ bilimkurgu-ütopya türünde, kadın varlığının içuzayını gezegenlerarası bir düzlemde, alegoriler kurarak anlatıyor. "Kadın yüzlü bir erkek. Erkek aklına sahip bir kadın" olan "Dişi Adam"ın fantastik bakışı, Jung'un erkekteki kadın/kadındaki erkek (anima-animus) ruhbilimsel merceğiyle yansıtılırken, okuyanı William Blake'in şu sözüyle karşı karşıya getiriyor: "Aşırılık Yolu Bilgelik Sarayı'na çıkar." Romandaki dört "J"den Joanna, günümüzdeki "bizim dünyamız"da yaşayan ve gerçek Adam'ı arayan, huzursuz bir kadın. Jeannine'in dünyası ise, geçmişi değişik olsa da "Büyük Bunalım"ın hala sürdüğü bizim dünyamız". Güçlü bir kadın olan Janet, yüzyıllardan beri hiçbir erkeğin yaşamadığı, "gelecekteki bizim dünyamız"dan yeryüzüne gelen bir elçi. Jael ise, bu üçlüyü Erkekdiyarlılar-Kadındiyarlılar fantastik karşıtlığıyla yüz yüze getiriyor ve kadın-erkek çatışmasını çarpıcı bir biçimde göz önüne seriyor. İç monologlar, teatral diyaloglar, çarpıcı betimlemelerle eşzamanlı olarak yansıtılan bu dört kadın "aslında bir kadın mı?" sorusu romanın sonuna kadar okurun peşini bırakmıyor.
"Erkeğe nasıl mı dönüştüm, anlatayım size; önce kadına dönüşmem gerekti..." Okurun bu anahtar cümleyle girebileceği "Dişi Adam" da Joanna Russ bilimkurgu-ütopya türünde, kadın varlığının içuzayını gezegenlerarası bir düzlemde, alegoriler kurarak anlatıyor. "Kadın yüzlü bir erkek. Erkek aklına sahip bir kadın" olan "Dişi Adam"ın fantastik bakışı, Jung'un erkekteki kadın/kadındaki erkek (anima-animus) ruhbilimsel merceğiyle yansıtılırken, okuyanı William Blake'in şu sözüyle karşı karşıya getiriyor: "Aşırılık Yolu Bilgelik Sarayı'na çıkar." Romandaki dört "J"den Joanna, günümüzdeki "bizim dünyamız"da yaşayan ve gerçek Adam'ı arayan, huzursuz bir kadın. Jeannine'in dünyası ise, geçmişi değişik olsa da "Büyük Bunalım"ın hala sürdüğü bizim dünyamız". Güçlü bir kadın olan Janet, yüzyıllardan beri hiçbir erkeğin yaşamadığı, "gelecekteki bizim dünyamız"dan yeryüzüne gelen bir elçi. Jael ise, bu üçlüyü Erkekdiyarlılar-Kadındiyarlılar fantastik karşıtlığıyla yüz yüze getiriyor ve kadın-erkek çatışmasını çarpıcı bir biçimde göz önüne seriyor. İç monologlar, teatral diyaloglar, çarpıcı betimlemelerle eşzamanlı olarak yansıtılan bu dört kadın "aslında bir kadın mı?" sorusu romanın sonuna kadar okurun peşini bırakmıyor.