Kamuda, özel sektörde, sivil toplum kuruluşlarında, üniversitelerde, siyaset arenasında, medyada, çokuluslu firmaların başında, uluslararası ilişkilere yön veren hükümetler üstü kuruluşlarda onlar, hep onlar, yani erkekler var. Üst düzey yöneticiler onlar, politikacılar onlar, kanaat önderleri onlar. Ve onlara göre bu son derece doğal. Çünkü yine onlara göre kadınlar aşırı duygusal, alıngan, kaprisli, eleştiriye tahammülü olmayan, bencil ve dar görüşlü yaratıklar. Peki, o zaman kadın milletinden farklı olan bu, "çok yetenekli, soğukkanlı, vizyon sahibi, akıl küpü erkekler" tarafından yönetilen dünyanın daha yaşanılası bir dünya olması gerekmez miydi? Yağmur ormanlarının yok edilmesi, çocuk pornosu, beyaz kadın ticareti, uyuşturucu ticareti, organ ticareti, savaş planlarının hayata geçirilmesi, küresel ısınma, yolsuzluk, rüşvet ve daha nicelerinin sorumlusu kim? Dar görüşlü kadınlar mı, her alanda iktidar koltuğunda oturan ve bu koltuğu kadınlara bırakmamak için elinden gelini yapan erkekler mi? Bir gerçek var: Erkekler bu işi beceremiyor. Artık geleneksel iş-çalışma-hizmet dünyasındaki erkek egemenliğinin, yani çağdışı eril yönetim anlayışının sonuna geliniyor. Şimdi sıra kadınlarda. Şimdi sıra, "Dişil Yönetişim"de! "Amerika kıtasına "at"ı beyaz adamlar getirdi. Kızılderililer başlangıçta korksa da sonradan atı tanıyıp sevdiler. Zamanla, beyazların getirdiği atların bir kısmı doğaya bırakıldı, vahşileşti ve bu atların en güzellerine "Mustang" adı verildi. Bir süre sonra, Mustanglar, hem beyazların hem de Kızılderililerin dikkatini çekti ve o zaman Mustang avı başladı. Beyazlar, Mustangları acımasız yöntemlerle ehlileştirirken Kızılderililerin yöntemi şuydu: "Vahşi-Özgür Mustang" yakalanır. Başına atlardan anlayan, atlara fısıldayan bir Kızılderili oturur. Atın tüm adalelerini okşar, ona türküler söyler, gözlerini öper. Sevdiği yiyecekleri sunar. Sonra atın ipleri kesilir; at isterse kalır, isterse çeker gider. Kalırsa, hem özgür ve vahşidir, hem de Kızılderililin dostu, arkadaşı, kardeşi, yoldaşıdır artık. İşte "Dişil Yönetişim" tam da budur. Yani; eril yönetişimin mutlak-uzlaşmaz karşıtı..." Uzun yıllar kamuda, özel sektörde, sivil toplum kuruluşlarında, uluslararası kuruluşlarda yıllarca üst düzey yönetici olarak görev yapan Dr. Müh. Sedat Özkol bu kitabında, başlangıçta kadınları erkeklerin gerisinde gören "eril bir yönetici" iken,"Dişil Yönetişim"e neden ve nasıl döndüğünü gerekçeleriyle anlatıyor.
Kamuda, özel sektörde, sivil toplum kuruluşlarında, üniversitelerde, siyaset arenasında, medyada, çokuluslu firmaların başında, uluslararası ilişkilere yön veren hükümetler üstü kuruluşlarda onlar, hep onlar, yani erkekler var. Üst düzey yöneticiler onlar, politikacılar onlar, kanaat önderleri onlar. Ve onlara göre bu son derece doğal. Çünkü yine onlara göre kadınlar aşırı duygusal, alıngan, kaprisli, eleştiriye tahammülü olmayan, bencil ve dar görüşlü yaratıklar. Peki, o zaman kadın milletinden farklı olan bu, "çok yetenekli, soğukkanlı, vizyon sahibi, akıl küpü erkekler" tarafından yönetilen dünyanın daha yaşanılası bir dünya olması gerekmez miydi? Yağmur ormanlarının yok edilmesi, çocuk pornosu, beyaz kadın ticareti, uyuşturucu ticareti, organ ticareti, savaş planlarının hayata geçirilmesi, küresel ısınma, yolsuzluk, rüşvet ve daha nicelerinin sorumlusu kim? Dar görüşlü kadınlar mı, her alanda iktidar koltuğunda oturan ve bu koltuğu kadınlara bırakmamak için elinden gelini yapan erkekler mi? Bir gerçek var: Erkekler bu işi beceremiyor. Artık geleneksel iş-çalışma-hizmet dünyasındaki erkek egemenliğinin, yani çağdışı eril yönetim anlayışının sonuna geliniyor. Şimdi sıra kadınlarda. Şimdi sıra, "Dişil Yönetişim"de! "Amerika kıtasına "at"ı beyaz adamlar getirdi. Kızılderililer başlangıçta korksa da sonradan atı tanıyıp sevdiler. Zamanla, beyazların getirdiği atların bir kısmı doğaya bırakıldı, vahşileşti ve bu atların en güzellerine "Mustang" adı verildi. Bir süre sonra, Mustanglar, hem beyazların hem de Kızılderililerin dikkatini çekti ve o zaman Mustang avı başladı. Beyazlar, Mustangları acımasız yöntemlerle ehlileştirirken Kızılderililerin yöntemi şuydu: "Vahşi-Özgür Mustang" yakalanır. Başına atlardan anlayan, atlara fısıldayan bir Kızılderili oturur. Atın tüm adalelerini okşar, ona türküler söyler, gözlerini öper. Sevdiği yiyecekleri sunar. Sonra atın ipleri kesilir; at isterse kalır, isterse çeker gider. Kalırsa, hem özgür ve vahşidir, hem de Kızılderililin dostu, arkadaşı, kardeşi, yoldaşıdır artık. İşte "Dişil Yönetişim" tam da budur. Yani; eril yönetişimin mutlak-uzlaşmaz karşıtı..." Uzun yıllar kamuda, özel sektörde, sivil toplum kuruluşlarında, uluslararası kuruluşlarda yıllarca üst düzey yönetici olarak görev yapan Dr. Müh. Sedat Özkol bu kitabında, başlangıçta kadınları erkeklerin gerisinde gören "eril bir yönetici" iken,"Dişil Yönetişim"e neden ve nasıl döndüğünü gerekçeleriyle anlatıyor.