9786055638696
422266
https://www.kitapvekahve.com/dogru-cozum-yepyeni-bir-anayasa
Doğru Çözüm: Yepyeni Bir Anayasa
16.00
Ne tuhaf şey! Elli yıla yakın meslek yaşamımda, hukuktan anlayanlar benden akıl sordular; anlamayanlar, akıl verdiler. Ne zaman bir görüş belirtsem, hiç kimse "bu doğru mu yanlış mı?" diye sormuyor, bana. Oysa bir görüş karşısında sorulacak bircik soru budur.
Peki, ne mi soruyor, insanlar? Ne yazık ki şunu: "kimden ya da hangi topluluktan yanasın?" Bu cemaatçi kısır döngü aşılamadığı sürece ne doğrulara ulaşabiliriz ne de düşünceleri sağlıklı tartışabiliriz.
Türkiye; hukuk devleti değil, hukukun üstünlüğü temeline oturan, evrensel ilkelerin tezgâhında yerel ipliklerle dokunan, ortak paydası insan hak ve özgürlükleri olan bir anayasayla üçüncü bine girmeyi hak etmiştir.
Değişmeyen sonuç şudur: Eğer hukuki akıl ve bellek, siyasetten ve sıradan zihinsel kalıplardan bağımsız değilse; siyaset hukukun buyruğuna girecek yerde, hukuk siyasetin boyunduruğuna girmişse, yapılan her düzenleme, ya eksiktir ya yanlıştır ya çarpıktır ya da "olması gereken hukuk"a aykırıdır yahut da hepsidir. Üzülerek belirteyim ki, ülkemizde sürgit yaşanan budur. İnsan davranışlarını binlerce yıl süren deneyimlerden ve binlerce beyinsel hücrelerden süzerek, evrensel -küresel değil- vicdanda damıtarak, zaman kavramını yenerek ve aşarak bugünlere gelen, küresel kavram ve ilkelerin kuşatması altında biçimlenen hukuk, sıradanlıkların gereci, aracı olamaz.
Olmamalı. Olursa, geçici bir mutluluk, zenginlik yaşarsınız. Ama böyle bir hukuk bir süre sonra ilkin onu gereç, araç yapanları ezer geçer. Karun'ların (Kroisos, Krezüs, [MÖ]) sesleri, "Solooon! Ah Solon!" diye yükselmeye başlar. Ama artık çok geçtir; iş işten geçmiştir. Bugün devlet ve yasa adamı, bilge Solon, söyledikleriyle birlikte 2650 yaşındadır, Karun da bir o kadar
Ne tuhaf şey! Elli yıla yakın meslek yaşamımda, hukuktan anlayanlar benden akıl sordular; anlamayanlar, akıl verdiler. Ne zaman bir görüş belirtsem, hiç kimse "bu doğru mu yanlış mı?" diye sormuyor, bana. Oysa bir görüş karşısında sorulacak bircik soru budur.
Peki, ne mi soruyor, insanlar? Ne yazık ki şunu: "kimden ya da hangi topluluktan yanasın?" Bu cemaatçi kısır döngü aşılamadığı sürece ne doğrulara ulaşabiliriz ne de düşünceleri sağlıklı tartışabiliriz.
Türkiye; hukuk devleti değil, hukukun üstünlüğü temeline oturan, evrensel ilkelerin tezgâhında yerel ipliklerle dokunan, ortak paydası insan hak ve özgürlükleri olan bir anayasayla üçüncü bine girmeyi hak etmiştir.
Değişmeyen sonuç şudur: Eğer hukuki akıl ve bellek, siyasetten ve sıradan zihinsel kalıplardan bağımsız değilse; siyaset hukukun buyruğuna girecek yerde, hukuk siyasetin boyunduruğuna girmişse, yapılan her düzenleme, ya eksiktir ya yanlıştır ya çarpıktır ya da "olması gereken hukuk"a aykırıdır yahut da hepsidir. Üzülerek belirteyim ki, ülkemizde sürgit yaşanan budur. İnsan davranışlarını binlerce yıl süren deneyimlerden ve binlerce beyinsel hücrelerden süzerek, evrensel -küresel değil- vicdanda damıtarak, zaman kavramını yenerek ve aşarak bugünlere gelen, küresel kavram ve ilkelerin kuşatması altında biçimlenen hukuk, sıradanlıkların gereci, aracı olamaz.
Olmamalı. Olursa, geçici bir mutluluk, zenginlik yaşarsınız. Ama böyle bir hukuk bir süre sonra ilkin onu gereç, araç yapanları ezer geçer. Karun'ların (Kroisos, Krezüs, [MÖ]) sesleri, "Solooon! Ah Solon!" diye yükselmeye başlar. Ama artık çok geçtir; iş işten geçmiştir. Bugün devlet ve yasa adamı, bilge Solon, söyledikleriyle birlikte 2650 yaşındadır, Karun da bir o kadar
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.