Ruslar top atışlarının akabinde hemen taaruz girişiminde bulunuyorlardı. Yanı başlarında patlayan mermiler, karları askerlerin yüzlerine savuruyor, en cesur asker bile başını siperden kaldırmaya çekiniyordu.
Durumunun kötüye gittiğini fark eden Bediüzzaman talebelerine cesaret vermek için sipere girmeden atının üzerinde elinde tüfekle bir sağa bir sola koşturmaya başladı; "Korkmayın evlatlarım, zafer inananlarındır. Allah bizimle beraberdir." diye haykırarak kalplerine gelebilecek korkulardan emrindekileri korumaya çalışıyordu. Gülleler hala peş peşe patlıyor, mermiler yağmur gibi yağıyordu. Bir ara atından inerek avcı hatları arasında askerleri dolaşmaya başladı. Bir hattan diğerine geçerken göğsünde sızı hissetti. Az sonra bu defa benzer bir sızıyı belinin hançer taktığı kısmında duydu. Çok geçmeden bir top mermisinin bacakları arasından keskin bir ıslık çalarak geçtiğini fark etti. Avcı hattına indiğinde üzerine yokladı. O zaman gördü ki mermi bacaklarının arasından geçmiş şalvarının az bir kısmını koparıp almıştı. Göğsüne isabet eden mermi ise tütün tabakasını delmiş, çekirdeği tabakanın içinde kalmıştı. Belinde duyduğu sızı da yine isabet aldığı mermiden kaynaklanmıştı. Bir mermi de hançerine isabet etmiş, değdiği yerde ufak bir oyuk bırakmıştı.
Bediüzzaman Molla Habip'e baktı. Aslan gibi kükreyerek : "Bu kafirlerin gülleleri beni öldürmeyecek!" dedi. Sonra siperden fırlayarak dışarı çıktı. Arkasından Molla Hatip de: "Üstadım, siz neredeyseniz, ben de oradaydım!" diye bağırarak kendini dışarı attı. Onun hemen arkasından da Bediüzzaman 'ın yeğeni Ubeyd fırladı. Çok geçmeden mevzilerdeki bütün gönüllüler kendilerini siperlerden dışarı attılar.
Ruslar top atışlarının akabinde hemen taaruz girişiminde bulunuyorlardı. Yanı başlarında patlayan mermiler, karları askerlerin yüzlerine savuruyor, en cesur asker bile başını siperden kaldırmaya çekiniyordu.
Durumunun kötüye gittiğini fark eden Bediüzzaman talebelerine cesaret vermek için sipere girmeden atının üzerinde elinde tüfekle bir sağa bir sola koşturmaya başladı; "Korkmayın evlatlarım, zafer inananlarındır. Allah bizimle beraberdir." diye haykırarak kalplerine gelebilecek korkulardan emrindekileri korumaya çalışıyordu. Gülleler hala peş peşe patlıyor, mermiler yağmur gibi yağıyordu. Bir ara atından inerek avcı hatları arasında askerleri dolaşmaya başladı. Bir hattan diğerine geçerken göğsünde sızı hissetti. Az sonra bu defa benzer bir sızıyı belinin hançer taktığı kısmında duydu. Çok geçmeden bir top mermisinin bacakları arasından keskin bir ıslık çalarak geçtiğini fark etti. Avcı hattına indiğinde üzerine yokladı. O zaman gördü ki mermi bacaklarının arasından geçmiş şalvarının az bir kısmını koparıp almıştı. Göğsüne isabet eden mermi ise tütün tabakasını delmiş, çekirdeği tabakanın içinde kalmıştı. Belinde duyduğu sızı da yine isabet aldığı mermiden kaynaklanmıştı. Bir mermi de hançerine isabet etmiş, değdiği yerde ufak bir oyuk bırakmıştı.
Bediüzzaman Molla Habip'e baktı. Aslan gibi kükreyerek : "Bu kafirlerin gülleleri beni öldürmeyecek!" dedi. Sonra siperden fırlayarak dışarı çıktı. Arkasından Molla Hatip de: "Üstadım, siz neredeyseniz, ben de oradaydım!" diye bağırarak kendini dışarı attı. Onun hemen arkasından da Bediüzzaman 'ın yeğeni Ubeyd fırladı. Çok geçmeden mevzilerdeki bütün gönüllüler kendilerini siperlerden dışarı attılar.