Bu kitap Marmaduke Pickthall'ın 1894 yılında çıktığı, Filistin ve Suriye'de geçirdiği iki yıla ait izlenimlerini hikâyeleştirdiği anekdotlardan oluşuyor.
Bilindiği gibi Pickthall bir İngiliz yazar. Genelde Doğu, özelde de Müslüman ve Türk dostudur. Gençlik yıllarından itibaren Batı'nın üzerine yüklediği önyargı yüklerini atmayı ve Doğu'ya içeriden bakmayı hedeflemiştir. Dostluğunu henüz Müslüman olmadığı yıllarda gösteriyor. Birinci Dünya Savaşı sırasında, İngiliz kimliğinden de vazgeçmeden İngiliz politika ve tutumlarına karşı Devlet-i Osmani'yi savunan bir tavır sergiliyor, bu tavrını çabalarıyla alenileştiriyor.
Picthall'ı bir parça tanımış olanlar da, Ortadoğu'ya özel ilgisi olanlar da Picthall'ın bu izlenimlerinden oluşan hikâyelerine özel bir ilgi duyacaklardır. Çünkü bu hikâyelerdeki izlenimler 1894-6 yıllarının Filistin ve Suriye'sinde hüküm süren atmosferi ve şartları yansıtıyor. Bölge hâlâ Osmanlı hükümranlığı altındadır ve mühür Abdulhamit'tedir.
Bölgede henüz petrol kokusu alınmadığı gibi, Siyonistlerin Yahudi varlığını büyütme çabaları da henüz bölgede hissedilir değildir. Dahası, bölgeyi ifade için İngilizlerin ‘Ortadoğu' isimlendirmesi de henüz tedavüle girmiş değildir. Nitekim Pickthall da bölgeden 'Ortadoğu' olarak değil, yeri geldikçe ‘Doğu'nun bir parçası olarak söz eder.
Bu kitap Marmaduke Pickthall'ın 1894 yılında çıktığı, Filistin ve Suriye'de geçirdiği iki yıla ait izlenimlerini hikâyeleştirdiği anekdotlardan oluşuyor.
Bilindiği gibi Pickthall bir İngiliz yazar. Genelde Doğu, özelde de Müslüman ve Türk dostudur. Gençlik yıllarından itibaren Batı'nın üzerine yüklediği önyargı yüklerini atmayı ve Doğu'ya içeriden bakmayı hedeflemiştir. Dostluğunu henüz Müslüman olmadığı yıllarda gösteriyor. Birinci Dünya Savaşı sırasında, İngiliz kimliğinden de vazgeçmeden İngiliz politika ve tutumlarına karşı Devlet-i Osmani'yi savunan bir tavır sergiliyor, bu tavrını çabalarıyla alenileştiriyor.
Picthall'ı bir parça tanımış olanlar da, Ortadoğu'ya özel ilgisi olanlar da Picthall'ın bu izlenimlerinden oluşan hikâyelerine özel bir ilgi duyacaklardır. Çünkü bu hikâyelerdeki izlenimler 1894-6 yıllarının Filistin ve Suriye'sinde hüküm süren atmosferi ve şartları yansıtıyor. Bölge hâlâ Osmanlı hükümranlığı altındadır ve mühür Abdulhamit'tedir.
Bölgede henüz petrol kokusu alınmadığı gibi, Siyonistlerin Yahudi varlığını büyütme çabaları da henüz bölgede hissedilir değildir. Dahası, bölgeyi ifade için İngilizlerin ‘Ortadoğu' isimlendirmesi de henüz tedavüle girmiş değildir. Nitekim Pickthall da bölgeden 'Ortadoğu' olarak değil, yeri geldikçe ‘Doğu'nun bir parçası olarak söz eder.