Bosna'nın kokusunu Kâbe'de duyduğu, imanın sarıp sarmalayan ışığını kucakladığı kutsal bir yolculuğun hikâyesini anlatıyor Enes Kariç. Bosnalı eski bakan, bürokrat ve öğretim üyesi olan yazarın hac günlüğünde derin bir huşuya ve sosyolojik bir gözleme tanık olacaksınız. Ayaklardan yüzlere, kıyafetlerden telefonlara, sohbetten tavafa uzanan ışıltılı ve naif bir günlük okumasına hazır olun.
“Bu insan denizi ve hacı topluluğu secdeye varırken, öncelikle, çoğunlukla ince ve hafif kumaştan dikilmiş envaiçeşit elbisenin ve bu elbisenin havada süzülüşünün çıkardığı sesler, arkasından genellikle dizlerde, ayak bilekleri ve dirseklerdeki kıkırdak ve kemiklerden gelen çatırdama seslerinin oluşturduğu milyonlarca ses ve sakin hareketlerle birleşmiş müthiş bir uğultu ya da kükreme duyulur. Ardından, avuçların ve yüzlerin kilimlere, halılara, seccadelere veya örtülmemiş mermer yüzeylere temas ettiği anda duyulan ses. Ve tabii namaz kılan erkek ve kadınların iç çekişleri, nefes alış verişleri, bazen de sessiz bir haykırış...”
Bosna'nın kokusunu Kâbe'de duyduğu, imanın sarıp sarmalayan ışığını kucakladığı kutsal bir yolculuğun hikâyesini anlatıyor Enes Kariç. Bosnalı eski bakan, bürokrat ve öğretim üyesi olan yazarın hac günlüğünde derin bir huşuya ve sosyolojik bir gözleme tanık olacaksınız. Ayaklardan yüzlere, kıyafetlerden telefonlara, sohbetten tavafa uzanan ışıltılı ve naif bir günlük okumasına hazır olun.
“Bu insan denizi ve hacı topluluğu secdeye varırken, öncelikle, çoğunlukla ince ve hafif kumaştan dikilmiş envaiçeşit elbisenin ve bu elbisenin havada süzülüşünün çıkardığı sesler, arkasından genellikle dizlerde, ayak bilekleri ve dirseklerdeki kıkırdak ve kemiklerden gelen çatırdama seslerinin oluşturduğu milyonlarca ses ve sakin hareketlerle birleşmiş müthiş bir uğultu ya da kükreme duyulur. Ardından, avuçların ve yüzlerin kilimlere, halılara, seccadelere veya örtülmemiş mermer yüzeylere temas ettiği anda duyulan ses. Ve tabii namaz kılan erkek ve kadınların iç çekişleri, nefes alış verişleri, bazen de sessiz bir haykırış...”