“Bir sabah, Gregor Samsa huzursuz rüyalardan uyandığında, yatakta devasa bir haşereye dönüşmüş olduğunu fark etti. Zırh gibi sert sırtının üzerinde yatıyordu ve başını biraz kaldırınca, yaya benzer bölmelere ayrılmış kahverengi, kavisli karnını gördü. Tamamen kaymak üzere olan battaniye, bu yükseklikte yerinde duramıyordu. Vücudunun kalanına nazaran son derece ince olan çok sayıdaki bacakları gözlerinin önünde çaresizce çırpınıyordu.”
Gregor Samsa dev bir böceğe dönüşerek odasına sıkışıp kalmış ve ailesine yük olmanın çaresizliğini yaşamaktadır. Müdürü, babası, annesi, kız kardeşi ve çevresindeki herkes bu değişimi önce biraz tiksinti ve dehşet, sonra da can sıkıntısıyla karşılar.
Kendine özgü üslûbuyla 20. asır Batı edebiyatının en etkili yazarlarının başında gelen Franz Kafka, 1915 yılında bu hikâyeyi yazarken elbette onun bir klasik olacağını tahmin etmiyordu.
“Bir sabah, Gregor Samsa huzursuz rüyalardan uyandığında, yatakta devasa bir haşereye dönüşmüş olduğunu fark etti. Zırh gibi sert sırtının üzerinde yatıyordu ve başını biraz kaldırınca, yaya benzer bölmelere ayrılmış kahverengi, kavisli karnını gördü. Tamamen kaymak üzere olan battaniye, bu yükseklikte yerinde duramıyordu. Vücudunun kalanına nazaran son derece ince olan çok sayıdaki bacakları gözlerinin önünde çaresizce çırpınıyordu.”
Gregor Samsa dev bir böceğe dönüşerek odasına sıkışıp kalmış ve ailesine yük olmanın çaresizliğini yaşamaktadır. Müdürü, babası, annesi, kız kardeşi ve çevresindeki herkes bu değişimi önce biraz tiksinti ve dehşet, sonra da can sıkıntısıyla karşılar.
Kendine özgü üslûbuyla 20. asır Batı edebiyatının en etkili yazarlarının başında gelen Franz Kafka, 1915 yılında bu hikâyeyi yazarken elbette onun bir klasik olacağını tahmin etmiyordu.