“Eğer yüceliğin ölçütü yeryüzündeki her insanın yüreğine neşe saçmaksa, Muhammed Ali dünyanın en yüce insanıydı. O her açıdan, gelmiş geçmiş en cesur, en iyi yürekli ve en mükemmel insandı.”
- Bob Dylan
Çıplak ve Ölü romanıyla dünya çapında üne kavuşan, Pulitzer ve Légion d'honneur sahibi, ABD'li romancı Norman Mailer, Dövüş'te, Muhammed Ali'nin efsanevi maçlarından birini mercek altına alıyor. Vietnam savaşına katılmayı reddetmesi üzerine tüm unvanları elinden alınan, lisansı iptal edildiği için kariyerinin en verimli yıllarında ringlerden uzak kalan, yokluk içinde kendisini Amerika'daki siyahların davasına adayarak siyasi mücadelesini sürdüren Muhammed Ali'nin muazzam geri dönüşüne bizzat tanıklık ediyor.
Truman Capote ile birlikte kurgu-dışı yaratıcı metinlerin öncülerinden biri olan Mailer, 30 Ekim 1974'te, Zaire'nin başkenti Kinşasa'da gerçekleşen Muhammed Ali ile George Foreman kapışmasının öncesindeki gergin bekleyişi ve sekiz rauntluk maçın tamamını benzersiz, yer yer komik ve dizginlenemez üslubuyla, âdeta bir satranç maçını ya da bir sanat yapıtını betimler gibi dile getiriyor.
Mailer dövüşün dramatik akışını son derece incelikli bir dille aktarırken, Zaire'ye, Afrika inanışlarına dair dâhiyane gözlemlerini, şiddetin doğasına, boksun ardındaki strateji, irade ve felsefeye ilişkin düşüncelerini, izlenimlerini de aktarıyor.
“Mailer'ın en büyük erdemi af dilemeden itiraf edebilme yetisi. O yaşayan yazarlar arasında en az pişmanlık duyanı ve kendini böylesine derinden affeden bir adamı affetmemek çok zor.”
- Michael Wood
“Eğer yüceliğin ölçütü yeryüzündeki her insanın yüreğine neşe saçmaksa, Muhammed Ali dünyanın en yüce insanıydı. O her açıdan, gelmiş geçmiş en cesur, en iyi yürekli ve en mükemmel insandı.”
- Bob Dylan
Çıplak ve Ölü romanıyla dünya çapında üne kavuşan, Pulitzer ve Légion d'honneur sahibi, ABD'li romancı Norman Mailer, Dövüş'te, Muhammed Ali'nin efsanevi maçlarından birini mercek altına alıyor. Vietnam savaşına katılmayı reddetmesi üzerine tüm unvanları elinden alınan, lisansı iptal edildiği için kariyerinin en verimli yıllarında ringlerden uzak kalan, yokluk içinde kendisini Amerika'daki siyahların davasına adayarak siyasi mücadelesini sürdüren Muhammed Ali'nin muazzam geri dönüşüne bizzat tanıklık ediyor.
Truman Capote ile birlikte kurgu-dışı yaratıcı metinlerin öncülerinden biri olan Mailer, 30 Ekim 1974'te, Zaire'nin başkenti Kinşasa'da gerçekleşen Muhammed Ali ile George Foreman kapışmasının öncesindeki gergin bekleyişi ve sekiz rauntluk maçın tamamını benzersiz, yer yer komik ve dizginlenemez üslubuyla, âdeta bir satranç maçını ya da bir sanat yapıtını betimler gibi dile getiriyor.
Mailer dövüşün dramatik akışını son derece incelikli bir dille aktarırken, Zaire'ye, Afrika inanışlarına dair dâhiyane gözlemlerini, şiddetin doğasına, boksun ardındaki strateji, irade ve felsefeye ilişkin düşüncelerini, izlenimlerini de aktarıyor.
“Mailer'ın en büyük erdemi af dilemeden itiraf edebilme yetisi. O yaşayan yazarlar arasında en az pişmanlık duyanı ve kendini böylesine derinden affeden bir adamı affetmemek çok zor.”
- Michael Wood