Edebiyat zararlı mıdır? Edebiyat ve hastalık arasındaki bağ nedir? Eflatun Sokrat'la tanıştıktan sonra neden şiir yazmaktan vazgeçti? Cervantes'in Don Kişot'u hastalıklı bir özlemin ürünü müydü? Tolstoy neden Tanrı Hakikati Görür ve Kafkas Mahpusu dışındaki eserlerinin sahte sanat eserleri olduğunu düşünüyordu? M. Akif neden sanatını hakikat için feda etmişti? Necip Fâzıl gerçek sanatı nerede bulmuştu?
Selçuk Çıkla, Edebiyat ve Hastalık'ta bu soruların ve daha fazlasının yanıtını arıyor. Türk ve Dünya edebiyatında kendine yer edinmiş hastalıkları, hasta tiplerini, hasta türlerini, doktorları mercek altına alırken özellikle 18. yüzyıl Türk edebiyatında hastalığın varoluş şekline yoğunlaşıyor. Kötülükle dolu dünyamızın edebiyattaki izdüşümlerini irdeliyor ve okuduklarımızın ya bir kişinin, ya bir kurumun, sınıfın ya da devletin hastalıklı zihniyetinin yansıması olduğunun altını çiziyor. Ahlak felsefesinin en temel meselelerinden biri olan “kötülük problemi”nin en detaylı işlendiği alanın edebiyat olduğunu hatırlatıyor bize. Suçların, günahların, zaafların, ihtirasların, aşırılıkların, entrikaların izini sürüyor.
Ele aldığı konunun genişliğine dair bir farkındalık ve dikkatle kaleme alınan Edebiyat ve Hastalık, Türk edebiyatının bakir kalmış alanlarından birine işaret ederek edebiyatseverlere farklı ve ilgi çekici bir okuma bağlamı öneriyor.
Edebiyat zararlı mıdır? Edebiyat ve hastalık arasındaki bağ nedir? Eflatun Sokrat'la tanıştıktan sonra neden şiir yazmaktan vazgeçti? Cervantes'in Don Kişot'u hastalıklı bir özlemin ürünü müydü? Tolstoy neden Tanrı Hakikati Görür ve Kafkas Mahpusu dışındaki eserlerinin sahte sanat eserleri olduğunu düşünüyordu? M. Akif neden sanatını hakikat için feda etmişti? Necip Fâzıl gerçek sanatı nerede bulmuştu?
Selçuk Çıkla, Edebiyat ve Hastalık'ta bu soruların ve daha fazlasının yanıtını arıyor. Türk ve Dünya edebiyatında kendine yer edinmiş hastalıkları, hasta tiplerini, hasta türlerini, doktorları mercek altına alırken özellikle 18. yüzyıl Türk edebiyatında hastalığın varoluş şekline yoğunlaşıyor. Kötülükle dolu dünyamızın edebiyattaki izdüşümlerini irdeliyor ve okuduklarımızın ya bir kişinin, ya bir kurumun, sınıfın ya da devletin hastalıklı zihniyetinin yansıması olduğunun altını çiziyor. Ahlak felsefesinin en temel meselelerinden biri olan “kötülük problemi”nin en detaylı işlendiği alanın edebiyat olduğunu hatırlatıyor bize. Suçların, günahların, zaafların, ihtirasların, aşırılıkların, entrikaların izini sürüyor.
Ele aldığı konunun genişliğine dair bir farkındalık ve dikkatle kaleme alınan Edebiyat ve Hastalık, Türk edebiyatının bakir kalmış alanlarından birine işaret ederek edebiyatseverlere farklı ve ilgi çekici bir okuma bağlamı öneriyor.