İkinci El
Theodor Fontane'nin yaşadığı dönemin sosyal-kültürel ve tarihsel panoramasına bakıldığı zaman, sosyal normların insan yaşamında ne denli çakılı bir yere sahip olduğu gerçeği açıkça görülecektir. Fontane, böylesi zorlu bir geçiş dönemi yaşayan başta kıta Avrupası olmak üzere, tüm dünya üzerinde dönemin insanının yeni'ye yönelik merakını romanlarında kendine özgü anlatımıyla ve sorunsal tablolar biçiminde dile getirmiştir. Onun romanlarında en başta gelen sosyal sorunları insan, kadın, insanlararası ilişkiler, aile dramı, eski-yeni çatışması, demokratikleşme süreci, sınıflar arası kavgalar ve diğer çağ sorunları şeklinde görmek olasıdır. Yazar, kadın olgusuna ayrı ve özel bir pencereden eğilerek, dönemin insanının değer yargıları egemenliğinde özellikle yaşama yeni katılmaya başlayan kadın olgusuna hangi perspektiften baktığının altını trajik bir söylemle çizerek dillendirmiştir.
Thomas Mann’ın, ‘Bugüne dek yazılmış en önemli altı romanından biri’ diye nitelediği ve 19.yy Alman edebiyatında ‘kentsel gerçekliğin’ önde gelen temsilcilerinden olan Theodoro Fontane’nin gerçek bir olaydan esinlenerek yarattığı Effi Briest, bir aşk ve aldatış romanı olma açısından Madam Bovary ve Anna Karenina ile kıyaslanmıştır. Rahat ve akıcı anlatımıyla öne çıkan roman, Prusya’da, katı toplum kurallarının geçerli olduğu bir dönemi fon alır. On yedi yaşındaki genç ve hayat dolu Effi, annesinin eski hayranlarından, kendisinden yirmi bir yaş büyük devlet memuru Geert von Innstetten’le evlenerek bir kasabaya yerleşir. Çok geçmeden bir kız çocuğu doğurur. Ancak, bulunduğu ortama alışamayan, çocukça korkularından kurtulamayan ve mutsuz olan Effi, mesleğinde yükselme hırsıyla eşine gereken ilgiyi gösteremeyen, onu kendi ölçülerinde sevse de ilkelerinden ve ahlak anlayışından ödün vermeyen Innstetten’den uzaklaşır ve yasak bir ilişkiye atılır. Mutsuz bir evliliğin yanlış yola sürüklediği, hem toplum hem de ailesi tarafından dışlanan çocuk-kadın Effi’nin yasak aşkı, yıllar sonra bütün aileyi etkileyecek bir drama dönüşecektir.
İkinci El
Theodor Fontane'nin yaşadığı dönemin sosyal-kültürel ve tarihsel panoramasına bakıldığı zaman, sosyal normların insan yaşamında ne denli çakılı bir yere sahip olduğu gerçeği açıkça görülecektir. Fontane, böylesi zorlu bir geçiş dönemi yaşayan başta kıta Avrupası olmak üzere, tüm dünya üzerinde dönemin insanının yeni'ye yönelik merakını romanlarında kendine özgü anlatımıyla ve sorunsal tablolar biçiminde dile getirmiştir. Onun romanlarında en başta gelen sosyal sorunları insan, kadın, insanlararası ilişkiler, aile dramı, eski-yeni çatışması, demokratikleşme süreci, sınıflar arası kavgalar ve diğer çağ sorunları şeklinde görmek olasıdır. Yazar, kadın olgusuna ayrı ve özel bir pencereden eğilerek, dönemin insanının değer yargıları egemenliğinde özellikle yaşama yeni katılmaya başlayan kadın olgusuna hangi perspektiften baktığının altını trajik bir söylemle çizerek dillendirmiştir.
Thomas Mann’ın, ‘Bugüne dek yazılmış en önemli altı romanından biri’ diye nitelediği ve 19.yy Alman edebiyatında ‘kentsel gerçekliğin’ önde gelen temsilcilerinden olan Theodoro Fontane’nin gerçek bir olaydan esinlenerek yarattığı Effi Briest, bir aşk ve aldatış romanı olma açısından Madam Bovary ve Anna Karenina ile kıyaslanmıştır. Rahat ve akıcı anlatımıyla öne çıkan roman, Prusya’da, katı toplum kurallarının geçerli olduğu bir dönemi fon alır. On yedi yaşındaki genç ve hayat dolu Effi, annesinin eski hayranlarından, kendisinden yirmi bir yaş büyük devlet memuru Geert von Innstetten’le evlenerek bir kasabaya yerleşir. Çok geçmeden bir kız çocuğu doğurur. Ancak, bulunduğu ortama alışamayan, çocukça korkularından kurtulamayan ve mutsuz olan Effi, mesleğinde yükselme hırsıyla eşine gereken ilgiyi gösteremeyen, onu kendi ölçülerinde sevse de ilkelerinden ve ahlak anlayışından ödün vermeyen Innstetten’den uzaklaşır ve yasak bir ilişkiye atılır. Mutsuz bir evliliğin yanlış yola sürüklediği, hem toplum hem de ailesi tarafından dışlanan çocuk-kadın Effi’nin yasak aşkı, yıllar sonra bütün aileyi etkileyecek bir drama dönüşecektir.