Eleştirmenin Arzusu, nesnel eleştirinin önde gelen isimlerinden Hüseyin Cöntürk'ün yakın dostu Haluk Aker'e 1968-2003 yılları arasında yazdığı toplam 253 mektubu bir araya getiriyor. Bu mektuplar Cöntürk'ün edebiyattan koptuğu düşünülen son yıllarında edebiyat tutkusunun, çalışmalarını yayımlama arzusu ve heyecanı bulma umudunun nasıl sürdüğünü gösteriyor. Onun edebiyat olaylarına ve edebiyatçılara ilişkin görüşlerini, divan edebiyatına olan derin ilgisini yansıttığı kadar dönemin edebiyat ortamına da ışık tutuyor.
“Mektubunu bitirişte yazdığın Cansever şiiri beni etkiledi. İleride bir daha okumak isterim. Siz şairler bizden duyarlısınızdır. Edip'in ölüşüne daha çok üzülmüşsünüzdür. Benimkisi de bir başka türlü üzülme: üstünde inceleme yaptığım, onunla uzun süre içinde yaşadığım bir şairdi o. Uyar da öyle değil miydi? Bir başka türlüdür sanıyorum bunun acılığı.
Edip'le ben de fazla arkadaşlık ettim sayılmaz. Ankara'da birkaç kez görüşmüştük. Bir kezinde bizim evdeydik, çok kalabalıktık. O, sandalye-koltuklar dolu olduğundan bir yastık alıp yerde üstüne oturmuştu. Sen de var mıydın? Ne kalabalığı idi o? Ben geçmişleri hiç hatırlayamaz oldum. İstanbul'da Edip'i görüşlerim de... hatırladıklarımı sana sen gelince söylerim.”
Eleştirmenin Arzusu, nesnel eleştirinin önde gelen isimlerinden Hüseyin Cöntürk'ün yakın dostu Haluk Aker'e 1968-2003 yılları arasında yazdığı toplam 253 mektubu bir araya getiriyor. Bu mektuplar Cöntürk'ün edebiyattan koptuğu düşünülen son yıllarında edebiyat tutkusunun, çalışmalarını yayımlama arzusu ve heyecanı bulma umudunun nasıl sürdüğünü gösteriyor. Onun edebiyat olaylarına ve edebiyatçılara ilişkin görüşlerini, divan edebiyatına olan derin ilgisini yansıttığı kadar dönemin edebiyat ortamına da ışık tutuyor.
“Mektubunu bitirişte yazdığın Cansever şiiri beni etkiledi. İleride bir daha okumak isterim. Siz şairler bizden duyarlısınızdır. Edip'in ölüşüne daha çok üzülmüşsünüzdür. Benimkisi de bir başka türlü üzülme: üstünde inceleme yaptığım, onunla uzun süre içinde yaşadığım bir şairdi o. Uyar da öyle değil miydi? Bir başka türlüdür sanıyorum bunun acılığı.
Edip'le ben de fazla arkadaşlık ettim sayılmaz. Ankara'da birkaç kez görüşmüştük. Bir kezinde bizim evdeydik, çok kalabalıktık. O, sandalye-koltuklar dolu olduğundan bir yastık alıp yerde üstüne oturmuştu. Sen de var mıydın? Ne kalabalığı idi o? Ben geçmişleri hiç hatırlayamaz oldum. İstanbul'da Edip'i görüşlerim de... hatırladıklarımı sana sen gelince söylerim.”