Engin hayatta, alçak gönüllü, uz bir kişidir. Hiç bir şeyi öyle parlak dışa vurmaz. İçinden ay dınlanır her şey onda. Sıcaklığı, öfkesi, yaratıcılığı hep derindedir. Belki, abartıcılığı varsa, derindedir. Birlikte, uzun bir süre çalıştığım için bilirim, durmadan yaratır Engin. Oturur, konuşurken, alçak gönüllü nasıl gülümser, bilmem. Ama Engin alçak gönüllü gülümser. Böyle gülümsemek Engin'e vergidir. Ben Engin'in yaratıcılığını, usta kişiliğini Keşanlı Ali Destanı'nda gördüm. Ondan önce bu alçak gönüllü ustanın yaratıcılığına varmamıştım. Keşanlı Ali türlü duygular içinde bocalayan bir kişiyi bütün canlılığıyla yaratmıştı. Keşanlı Ali'yi gördükten sonra Engin'e sormuştum: “Ne kadar hapiste kaldın” diye. “Kalmadım” deyince şaşırmıştım. Nerden tanımış da Keşanlı Ali'yi bu kadar iyi canlandırmıştı. Nasıl yaşıyordu Engin Keşanlı'yı inanılmaz. Ben sanatın yaşanmışından yanayım. Yaşanmamışsa o kadar pabuç bırakmam. Ama bir Engin karşıma çıkıyor, bir Keşanlı Ali yaratıyordu ki, bu işin içinde bir iş var dedirtiyordu bana. Bu alçak gönüllü adamın kendine göre bir sanat gizi, bir sanat gücü vardı ama ben çıkaramıyordum. Belki aktörlük sanatını bilmediğimdendi. Ama Engin Cezzar'ı yakından biliyordum. Engin Cezzar o alçak gönüllü haliyle bence hayatı, bütün yöreleriyle, gizli gizli yaşıyordur. Bu gece bir sanatçının ne yapacağı hiç belli olmaz. Toprağa taşa, insanlara çabuk işleyen bir bakışı vardır sanatçı soyunun. Engin'inki daha çabuk olmasın... Bir köy anlatmıştı bana Engin. Kilis'in bir köyüydü her halde. Kepir taşlı bir köy. Kurak. Acaip bir köy kaldı aklımda. Silahlar, dostluklar var şimdi aklımda, o köyden. Bir de bana öyle gelmişti ki o zaman, Engin sanki bu köylüydü. Halbuki ancak iki yıl yaşamıştı o köyde... Demek ki alçak gönüllü gülen Engin yoğun yaşıyordu hayatı... Keşanlı'yı nerede yaşamıştı?
-Yaşar Kemal-
Engin hayatta, alçak gönüllü, uz bir kişidir. Hiç bir şeyi öyle parlak dışa vurmaz. İçinden ay dınlanır her şey onda. Sıcaklığı, öfkesi, yaratıcılığı hep derindedir. Belki, abartıcılığı varsa, derindedir. Birlikte, uzun bir süre çalıştığım için bilirim, durmadan yaratır Engin. Oturur, konuşurken, alçak gönüllü nasıl gülümser, bilmem. Ama Engin alçak gönüllü gülümser. Böyle gülümsemek Engin'e vergidir. Ben Engin'in yaratıcılığını, usta kişiliğini Keşanlı Ali Destanı'nda gördüm. Ondan önce bu alçak gönüllü ustanın yaratıcılığına varmamıştım. Keşanlı Ali türlü duygular içinde bocalayan bir kişiyi bütün canlılığıyla yaratmıştı. Keşanlı Ali'yi gördükten sonra Engin'e sormuştum: “Ne kadar hapiste kaldın” diye. “Kalmadım” deyince şaşırmıştım. Nerden tanımış da Keşanlı Ali'yi bu kadar iyi canlandırmıştı. Nasıl yaşıyordu Engin Keşanlı'yı inanılmaz. Ben sanatın yaşanmışından yanayım. Yaşanmamışsa o kadar pabuç bırakmam. Ama bir Engin karşıma çıkıyor, bir Keşanlı Ali yaratıyordu ki, bu işin içinde bir iş var dedirtiyordu bana. Bu alçak gönüllü adamın kendine göre bir sanat gizi, bir sanat gücü vardı ama ben çıkaramıyordum. Belki aktörlük sanatını bilmediğimdendi. Ama Engin Cezzar'ı yakından biliyordum. Engin Cezzar o alçak gönüllü haliyle bence hayatı, bütün yöreleriyle, gizli gizli yaşıyordur. Bu gece bir sanatçının ne yapacağı hiç belli olmaz. Toprağa taşa, insanlara çabuk işleyen bir bakışı vardır sanatçı soyunun. Engin'inki daha çabuk olmasın... Bir köy anlatmıştı bana Engin. Kilis'in bir köyüydü her halde. Kepir taşlı bir köy. Kurak. Acaip bir köy kaldı aklımda. Silahlar, dostluklar var şimdi aklımda, o köyden. Bir de bana öyle gelmişti ki o zaman, Engin sanki bu köylüydü. Halbuki ancak iki yıl yaşamıştı o köyde... Demek ki alçak gönüllü gülen Engin yoğun yaşıyordu hayatı... Keşanlı'yı nerede yaşamıştı?
-Yaşar Kemal-