Evcilleşmiş Beyin

Stok Kodu:
9789750835452
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
256
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2017-02
Çeviren:
Aysun Arslan
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
9789750835452
562365
Evcilleşmiş Beyin
Evcilleşmiş Beyin
22.00

İnsan beyni, 20.000 yılı aşkın bir süredir hacminin bir tenis topu kada­rını kaybetti: Tarihöncesinde yaşamış atalarımızın beyni bizim beyni­mizden büyüktü. Bu garip bir durum, çünkü evrimin büyük bölümünde insan beyni büyümüştü. Son aşamada gerçekleşen bu küçülme, bilim, eğitim ve teknolojinin ilerlemesiyle beynin de büyüyeceği varsayımına aykırı görünüyor: Zeki yaratıkların büyük beyinli olduğu düşüncesi yan­lış olabilir.

Öte yandan, büyük beyinli hayvanların sorun çözmede daha başarılı ol­duğunu biliyoruz. Nitekim insan beyni, gövde büyüklüğüne göre olması beklenenden yedi kat daha büyüktür ve günümüzün karmaşık yaşamıy­la baş edebilme yeteneğimiz, gittikçe daha akıllılaştığımız varsayımını doğruluyor. Ama, beynimizdeki küçülme, daha büyük beynin daha fazla zeka anlamına geldiği ve bizim tarihöncesi atalarımızdan daha akıllı olduğumuz görüşüne aykırı düşüyor.

Bu durumda, insan zekasının gelişimiyle ilgili varsayımlarımızın çoğu temelsiz demektir. Örneğin, Taş Çağı'nda yaşamış atalarımızın bizden daha geri olmalarının gerektiği. Onlar da bizim kadar akıllı olabilirler. Çünkü, dünya konusundaki bilgimizin çoğu, kendi çabalarımızdan çok başkalarının deneyimlerinden kazanılmıştır. İnsan beyni evcilleştiği­miz için küçülmüş olabilir: “Evcilleştirme hayvanlarda küçük beyinlere yol açmakla kalmaz, aynı zamanda düşünme biçimlerini de değiştirir.”

“Çağcıl uygarlık, bir tür olarak birdenbire daha kavrayışlı hale geldi­ğimiz için ortaya çıkmadı, daha çok, evcilleşmenin bir yan ürünü olan bilgi paylaşımından miras edindiğimiz teknoloji ve bilgi birikimini ge­liştirmeyi öğrenmemiz sayesinde oluştu. Uzun çocukluk dönemi bil­giyi bir kuşaktan diğerine aktarmak için yararlıydı, ama başlangıçta evrimin bu yönde ilerlemesinin nedeni oymaktaki herkesle anlaş­mayı öğrenebilmemizi sağlamaktı. Ortak zekanın gelişimine olanak sağlayan, birlikte uyum içinde yaşamayı öğrenme dürtüsü idi, tersi değil. Bilgiyi paylaşarak illa ki daha kavrayışlı değil ama daha eği­timli olduk.”

İnsan beyni, 20.000 yılı aşkın bir süredir hacminin bir tenis topu kada­rını kaybetti: Tarihöncesinde yaşamış atalarımızın beyni bizim beyni­mizden büyüktü. Bu garip bir durum, çünkü evrimin büyük bölümünde insan beyni büyümüştü. Son aşamada gerçekleşen bu küçülme, bilim, eğitim ve teknolojinin ilerlemesiyle beynin de büyüyeceği varsayımına aykırı görünüyor: Zeki yaratıkların büyük beyinli olduğu düşüncesi yan­lış olabilir.

Öte yandan, büyük beyinli hayvanların sorun çözmede daha başarılı ol­duğunu biliyoruz. Nitekim insan beyni, gövde büyüklüğüne göre olması beklenenden yedi kat daha büyüktür ve günümüzün karmaşık yaşamıy­la baş edebilme yeteneğimiz, gittikçe daha akıllılaştığımız varsayımını doğruluyor. Ama, beynimizdeki küçülme, daha büyük beynin daha fazla zeka anlamına geldiği ve bizim tarihöncesi atalarımızdan daha akıllı olduğumuz görüşüne aykırı düşüyor.

Bu durumda, insan zekasının gelişimiyle ilgili varsayımlarımızın çoğu temelsiz demektir. Örneğin, Taş Çağı'nda yaşamış atalarımızın bizden daha geri olmalarının gerektiği. Onlar da bizim kadar akıllı olabilirler. Çünkü, dünya konusundaki bilgimizin çoğu, kendi çabalarımızdan çok başkalarının deneyimlerinden kazanılmıştır. İnsan beyni evcilleştiği­miz için küçülmüş olabilir: “Evcilleştirme hayvanlarda küçük beyinlere yol açmakla kalmaz, aynı zamanda düşünme biçimlerini de değiştirir.”

“Çağcıl uygarlık, bir tür olarak birdenbire daha kavrayışlı hale geldi­ğimiz için ortaya çıkmadı, daha çok, evcilleşmenin bir yan ürünü olan bilgi paylaşımından miras edindiğimiz teknoloji ve bilgi birikimini ge­liştirmeyi öğrenmemiz sayesinde oluştu. Uzun çocukluk dönemi bil­giyi bir kuşaktan diğerine aktarmak için yararlıydı, ama başlangıçta evrimin bu yönde ilerlemesinin nedeni oymaktaki herkesle anlaş­mayı öğrenebilmemizi sağlamaktı. Ortak zekanın gelişimine olanak sağlayan, birlikte uyum içinde yaşamayı öğrenme dürtüsü idi, tersi değil. Bilgiyi paylaşarak illa ki daha kavrayışlı değil ama daha eği­timli olduk.”

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat