Puslu bir grilik, zifiri bir karanlık hakimdi yeryüzüne. Bir fener gibi gökyüzünde asılı duran Ay bile, aydınlık yüzünü saklıyor, göstermiyordu. Güneş ışık saçmıyor, ısıtmıyordu yürekleri; doğuşu da batışı da fark edilmiyordu ve karartılmıştı o da her şey gibi. Kurşun gibi ağır ve aksak işliyordu zaman, kim hangi zamanda kiminleydi, belli değildi. İnsana ait ne varsa belirsizliğin hakimiyetindeydi.
Hayat akışının tamamen değiştiği bu olağanüstü dönemde, olup biteni algılamakta oldukça zorlanıyordum. Eylül tufanında kimlerin ve nelerin yiteceğine tanıklık etmenin ve bire bir yaşamanın dayanılmazlığına, bilinmezliğine doğru ilerliyordum.
Puslu bir grilik, zifiri bir karanlık hakimdi yeryüzüne. Bir fener gibi gökyüzünde asılı duran Ay bile, aydınlık yüzünü saklıyor, göstermiyordu. Güneş ışık saçmıyor, ısıtmıyordu yürekleri; doğuşu da batışı da fark edilmiyordu ve karartılmıştı o da her şey gibi. Kurşun gibi ağır ve aksak işliyordu zaman, kim hangi zamanda kiminleydi, belli değildi. İnsana ait ne varsa belirsizliğin hakimiyetindeydi.
Hayat akışının tamamen değiştiği bu olağanüstü dönemde, olup biteni algılamakta oldukça zorlanıyordum. Eylül tufanında kimlerin ve nelerin yiteceğine tanıklık etmenin ve bire bir yaşamanın dayanılmazlığına, bilinmezliğine doğru ilerliyordum.