Roger Bourderon, faşizm, nazizm ve falanjizmin ilk uç verişinden ideolojik biçimlenişine değin, karşılaştırmalı bir çözümlemesini sunuyor bu kitapta.
Doğal olarak tarihsel ve toplumsal farklılıklar gösteren İtalya, Almanya ve İspanya'da, faşizmin ilk belirtilerinin özel görünümlerini ve ortak yönlerini, Bourderon, toplumsal dokunun en küçük öğelerine ve bu öğelerin kılcal damarlarına ulaşarak, daha sonra erginleşecek olan biçimlerine bütünlüyor.
Faşizmin tüm gerici ve kötücül düşünlerini ve bunların yaşama geçirildiği etkinlikleri izlerken, okur, kin ya da öç alma yerine, faşizme karşı, bilinçli bir düşünsel sağlamlıkla donandığım içten içe duyumsuyor.
Faşizmin bu özel ve özgün biçimlerini öğelerine ayrıştırarak bütünleştirmede, sezilir bir başlangıcın nasıl bir erimi gözettiği ve nereye vardığını algılatmada, yazar, yalnızca bu üç ülkede yaşanmış bulunan tarihsel bir dönemi açıklamakla kalmıyor, hemen her yerde, her ülkede, şu ya da bu biçimde uç verebilecek, vermekte olan, vermiş bulunan faşist eğilimlerin temel modelini de kavramamıza olanak sağlıyor.
Ulusun demokratik mekanizmalarla oluşmuş istencinin yadsınması, faşizmin temel devinim noktası olarak da açıklanabilir. Egemenliğe ulaşması ise, toplumun tarihsel derinliğinin gerici öğelerinden kaynağını alan ve kendini ulusun koruyucu ve büyük istencinin cisimleşmesi olarak algılatan bir anlayışın genel olarak benimsenmesinde aranmalıdır.
Roger Bourderon, faşizm, nazizm ve falanjizmin ilk uç verişinden ideolojik biçimlenişine değin, karşılaştırmalı bir çözümlemesini sunuyor bu kitapta.
Doğal olarak tarihsel ve toplumsal farklılıklar gösteren İtalya, Almanya ve İspanya'da, faşizmin ilk belirtilerinin özel görünümlerini ve ortak yönlerini, Bourderon, toplumsal dokunun en küçük öğelerine ve bu öğelerin kılcal damarlarına ulaşarak, daha sonra erginleşecek olan biçimlerine bütünlüyor.
Faşizmin tüm gerici ve kötücül düşünlerini ve bunların yaşama geçirildiği etkinlikleri izlerken, okur, kin ya da öç alma yerine, faşizme karşı, bilinçli bir düşünsel sağlamlıkla donandığım içten içe duyumsuyor.
Faşizmin bu özel ve özgün biçimlerini öğelerine ayrıştırarak bütünleştirmede, sezilir bir başlangıcın nasıl bir erimi gözettiği ve nereye vardığını algılatmada, yazar, yalnızca bu üç ülkede yaşanmış bulunan tarihsel bir dönemi açıklamakla kalmıyor, hemen her yerde, her ülkede, şu ya da bu biçimde uç verebilecek, vermekte olan, vermiş bulunan faşist eğilimlerin temel modelini de kavramamıza olanak sağlıyor.
Ulusun demokratik mekanizmalarla oluşmuş istencinin yadsınması, faşizmin temel devinim noktası olarak da açıklanabilir. Egemenliğe ulaşması ise, toplumun tarihsel derinliğinin gerici öğelerinden kaynağını alan ve kendini ulusun koruyucu ve büyük istencinin cisimleşmesi olarak algılatan bir anlayışın genel olarak benimsenmesinde aranmalıdır.