George Orwell, 1930'ların başlarından 1950'de ölümüne dek, Büyük Bunalım, İkinci Dünya Savaşı ve atom bombalarını kapsayan bir dönem boyunca günün evrensel ve yerel her türlü politik, toplumsal ve edebi meselesi üzerine sayısız yazı kaleme almıştır. Sade, enerjik ve az ama öz yazım tarzını örnek aldığı Jonathan Swift gibi Orwell da özellikle dil ile hakikat arasındaki ilişki üzerine kafa yormuştur.
Faşizm Kehanetleri başlığıyla derlediğimiz bu metinlerde Orwell, milliyetçilik, Hitler, faşizm gibi İkinci Dünya Savaşı döneminin kaçınılmaz konularından İngiliz mutfağına, H.G. Wells'in dünya devleti görüşü ve Swift'in Gulliver'inin eleştirisinden en iyi çayın nasıl yapılacağına kadar uzanan düşünsel bir yolculuğa çıkarıyor. Edebiyatla politikanın iç içe geçen ilişkisini Orwell yaşamı boyunca başlıca düsturu olan “doğru bildiğini söyleme” ve yazma tavrıyla birleştiriyor. Okuru ise gerçek bir ustanın kaleminden çıkma eşsiz bir şölen bekliyor.
George Orwell, 1930'ların başlarından 1950'de ölümüne dek, Büyük Bunalım, İkinci Dünya Savaşı ve atom bombalarını kapsayan bir dönem boyunca günün evrensel ve yerel her türlü politik, toplumsal ve edebi meselesi üzerine sayısız yazı kaleme almıştır. Sade, enerjik ve az ama öz yazım tarzını örnek aldığı Jonathan Swift gibi Orwell da özellikle dil ile hakikat arasındaki ilişki üzerine kafa yormuştur.
Faşizm Kehanetleri başlığıyla derlediğimiz bu metinlerde Orwell, milliyetçilik, Hitler, faşizm gibi İkinci Dünya Savaşı döneminin kaçınılmaz konularından İngiliz mutfağına, H.G. Wells'in dünya devleti görüşü ve Swift'in Gulliver'inin eleştirisinden en iyi çayın nasıl yapılacağına kadar uzanan düşünsel bir yolculuğa çıkarıyor. Edebiyatla politikanın iç içe geçen ilişkisini Orwell yaşamı boyunca başlıca düsturu olan “doğru bildiğini söyleme” ve yazma tavrıyla birleştiriyor. Okuru ise gerçek bir ustanın kaleminden çıkma eşsiz bir şölen bekliyor.