Hiç kuşkusuz, modern siyasetin odağında iki devrim var: Amerikan Devrimi ve Fransız Devrimi. Her iki devrim sürerken özne, öznenin eylemi ve bu doğrultuda kurulan aklın siyasal yargılarının evrensel karaktere sahip olup olmaması tartışması yapılıyor. Önyargılara karşı savaş, dinsel tolerans, özgürleşme arayışı, bir yurttaş hakkı olarak eğitim, tüm topluma yayılan yurttaşlık hakları, kamu yararı ve kamusal ödev gibi konularsa devrimlerle ilişkili yeni tartışma başlıkları. Bu tartışmaların yürütüldüğü döneme Aydınlanma çağı deniyor.
Burada başlayan tartışmalar on dokuz ve yirminci yüzyılın önemli filozof ve düşünürlerince derinleştirildi. Hegel, Marx, Nietzsche, Weber, Adorno ve Horkheimer, Arendt, Habermas, Foucault gibi filozoflar önemli görüşler üretti.
Şimdi ilerlemeye “Aydınlanmacı sınırlar konulabilir mi?” sorusunun güçlü bir şekilde yeniden sorulması gerekiyor. Bahsi geçen muhtemel sınır normatif ve/veya pratik ilişkiler düzeyinde nereden geçmektedir? Habermas'ın cumhuriyet, kapitalizm ve kültür tartışmaları, Arendt'in siyasal eylem, siyasal yargı gücü ve kötülük tartışmaları, Ranciere'nin ilkelere dayalı siyasal ve demokrasi konusundaki analizleri “aklı ilerlemeye kurban etmeden özgür yurttaşlar olarak bir arada yaşama”nın ya da bir anlamda “Günümüzde Aydınlanma”nın kavramsal çerçevesini ortaya koyan girişimleri olarak okunamaz mı?
Benzer şekilde kötülüğün böylesine sıradan bir hal almaya başladığı, seküler kavrayış ile özgürlükler arasındaki ilişkinin gün geçtikçe muğlaklaştığı, kapitalist ekonominin eşitlik ve özgürlüğü birbirinden ayrı kategoriler olarak düşünmeyi bir ilke haline getirdiği günümüzde söz konusu sorunun değerinde herhangi azalma olmadığı açıktır. Bu sorulardan hareketle Aydınlanma çağının sorularını, yeniden ve bugünkü koşullara uygun şekilde gündeme taşımanın verimli olacağını düşündük.
Kitaptaki başlıklar:
Cemal Bali Akal l Aydınlanmanın sonu ve Vitoria
Ali Akay l Foucault aydınlanma tutumu
Çağlayan Kovanlıkaya l Feminist eleştiri kuramında aydınlanma düşüncesini yeniden tartışmak
Ahu Tunçel l Aydınlanmalar ve demokrasiler: siyasal faydacılığın eleştirisi
Robert B. Brandom l Pragmatist aydınlanma (ve onun problematik semantiği)
Emre Öztürk l Horkheimer ve Dewey'de bilim:‘bilimsel aydınlanma' eleştirisi karşısında pragmatist bilim savunusu
Richard Rorty l Bugün için etik
Armağan Öztürk l Berlin düşünüşünde eleştirel akıl, özgürlük ve çoğulculuk
Esin Hamdi Dinçer l Kant düşüncesinde deneyimin sürekliliği ve aydınlanma
Jan Masschelein, Maarten Simons l Aktif vatandaşlıktan dünya vatandaşlığına: bir dünya üniversitesi önerisi
Çağlar Karaca l Aydınlanmanın bilimsel temeli ve determinizm
Mustafa Demirtaş l Egemen, hukuk ve adalet
Didem Delice l Derrida'nın “ötekinin icadı”na ilişkin icadı
Philip O. Ujomu, Felix O. Olatunji l Cultural identity as security and a philosophy of development for africa: reflections on Amilcar Cabral
Hiç kuşkusuz, modern siyasetin odağında iki devrim var: Amerikan Devrimi ve Fransız Devrimi. Her iki devrim sürerken özne, öznenin eylemi ve bu doğrultuda kurulan aklın siyasal yargılarının evrensel karaktere sahip olup olmaması tartışması yapılıyor. Önyargılara karşı savaş, dinsel tolerans, özgürleşme arayışı, bir yurttaş hakkı olarak eğitim, tüm topluma yayılan yurttaşlık hakları, kamu yararı ve kamusal ödev gibi konularsa devrimlerle ilişkili yeni tartışma başlıkları. Bu tartışmaların yürütüldüğü döneme Aydınlanma çağı deniyor.
Burada başlayan tartışmalar on dokuz ve yirminci yüzyılın önemli filozof ve düşünürlerince derinleştirildi. Hegel, Marx, Nietzsche, Weber, Adorno ve Horkheimer, Arendt, Habermas, Foucault gibi filozoflar önemli görüşler üretti.
Şimdi ilerlemeye “Aydınlanmacı sınırlar konulabilir mi?” sorusunun güçlü bir şekilde yeniden sorulması gerekiyor. Bahsi geçen muhtemel sınır normatif ve/veya pratik ilişkiler düzeyinde nereden geçmektedir? Habermas'ın cumhuriyet, kapitalizm ve kültür tartışmaları, Arendt'in siyasal eylem, siyasal yargı gücü ve kötülük tartışmaları, Ranciere'nin ilkelere dayalı siyasal ve demokrasi konusundaki analizleri “aklı ilerlemeye kurban etmeden özgür yurttaşlar olarak bir arada yaşama”nın ya da bir anlamda “Günümüzde Aydınlanma”nın kavramsal çerçevesini ortaya koyan girişimleri olarak okunamaz mı?
Benzer şekilde kötülüğün böylesine sıradan bir hal almaya başladığı, seküler kavrayış ile özgürlükler arasındaki ilişkinin gün geçtikçe muğlaklaştığı, kapitalist ekonominin eşitlik ve özgürlüğü birbirinden ayrı kategoriler olarak düşünmeyi bir ilke haline getirdiği günümüzde söz konusu sorunun değerinde herhangi azalma olmadığı açıktır. Bu sorulardan hareketle Aydınlanma çağının sorularını, yeniden ve bugünkü koşullara uygun şekilde gündeme taşımanın verimli olacağını düşündük.
Kitaptaki başlıklar:
Cemal Bali Akal l Aydınlanmanın sonu ve Vitoria
Ali Akay l Foucault aydınlanma tutumu
Çağlayan Kovanlıkaya l Feminist eleştiri kuramında aydınlanma düşüncesini yeniden tartışmak
Ahu Tunçel l Aydınlanmalar ve demokrasiler: siyasal faydacılığın eleştirisi
Robert B. Brandom l Pragmatist aydınlanma (ve onun problematik semantiği)
Emre Öztürk l Horkheimer ve Dewey'de bilim:‘bilimsel aydınlanma' eleştirisi karşısında pragmatist bilim savunusu
Richard Rorty l Bugün için etik
Armağan Öztürk l Berlin düşünüşünde eleştirel akıl, özgürlük ve çoğulculuk
Esin Hamdi Dinçer l Kant düşüncesinde deneyimin sürekliliği ve aydınlanma
Jan Masschelein, Maarten Simons l Aktif vatandaşlıktan dünya vatandaşlığına: bir dünya üniversitesi önerisi
Çağlar Karaca l Aydınlanmanın bilimsel temeli ve determinizm
Mustafa Demirtaş l Egemen, hukuk ve adalet
Didem Delice l Derrida'nın “ötekinin icadı”na ilişkin icadı
Philip O. Ujomu, Felix O. Olatunji l Cultural identity as security and a philosophy of development for africa: reflections on Amilcar Cabral