Gazap Kuyuları

Stok Kodu:
9786052870051
Boyut:
13.50x19.50
Sayfa Sayısı:
352
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2017-10
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
9786052870051
618970
Gazap Kuyuları
Gazap Kuyuları
30.00

O diri diri yanan, daha ölmeden kör ve karanlık kuyulara atılan, uzuvları bağırta bağırta kesilen; hatta 12 parçaya ayrılırken dağlarda acı çığlıkları yankılanan Türklerin feryatları, bugün de kulaklarımızda algılanıyor gibi.

Araştırmalar sırasında; bazı köylerde canlı canlı kör ve karanlık kuyulara atılan Türklerin iniltilerinin hâlâ işitilmekte olduğu anlatılıyor. Bazılarında; o iniltileri biz de işitir gibi olmuştuk. Sanki “Bunun hesabını sorun!” diye inliyorlardı.

Hâlâ ölemediklerine ve hâlâ cennete ulaşamadıklarına dair işaretler hissediliyordu adeta. Sanki yakalarımıza yapışır gibiydiler. Oldukça ürkütücü olan bu duygular, beynimizi tırmalayan cinstendi.

Şehitlerimizin; gece ya da gündüz, beynimizi rahat bırakmayan o tırmalayıcı dürtülerinden asla kurtulamıyorduk. Onların yüzlerini ve vücutlarındaki derin yaraları görür gibiydik.

Kiminin kulakları; kiminin burnu; kiminin bacakları ve kolları; kiminin de gözleri yerinde yoktu. Bu haliyle atıldıkları kör kuyularda; kâh boğularak kâh zehirlenerek kâh açlıktan kıvranarak ölmüşlerdi.

O diri diri yanan, daha ölmeden kör ve karanlık kuyulara atılan, uzuvları bağırta bağırta kesilen; hatta 12 parçaya ayrılırken dağlarda acı çığlıkları yankılanan Türklerin feryatları, bugün de kulaklarımızda algılanıyor gibi.

Araştırmalar sırasında; bazı köylerde canlı canlı kör ve karanlık kuyulara atılan Türklerin iniltilerinin hâlâ işitilmekte olduğu anlatılıyor. Bazılarında; o iniltileri biz de işitir gibi olmuştuk. Sanki “Bunun hesabını sorun!” diye inliyorlardı.

Hâlâ ölemediklerine ve hâlâ cennete ulaşamadıklarına dair işaretler hissediliyordu adeta. Sanki yakalarımıza yapışır gibiydiler. Oldukça ürkütücü olan bu duygular, beynimizi tırmalayan cinstendi.

Şehitlerimizin; gece ya da gündüz, beynimizi rahat bırakmayan o tırmalayıcı dürtülerinden asla kurtulamıyorduk. Onların yüzlerini ve vücutlarındaki derin yaraları görür gibiydik.

Kiminin kulakları; kiminin burnu; kiminin bacakları ve kolları; kiminin de gözleri yerinde yoktu. Bu haliyle atıldıkları kör kuyularda; kâh boğularak kâh zehirlenerek kâh açlıktan kıvranarak ölmüşlerdi.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat