Baudrillard'ın Simülark Düzeni
Geleceğin Sosyalizmi Üzerine
Post-modern Feminizm
Roemer'in Sömürü Tezi
Post-modern Marksizm
20. Yüzyıl Sosyalizmi
Radikal Demokrasi
Yeni-Emperyalizm
Ekolojik-Marksizm
Pazar Sosyalizmi
Post-Modernizm
Renk Devrimleri
Bu kitap, Renmin Üniversitesi Marksizm kürsüsü öğretim görevlilerinin günümüzde dünyayı değiştiren akımlar ve düşünürler ile ilgili yürüttükleri ortak bir akademik araştırma projesinin ürünlerini içermektedir. Kitap, Geleceğin Sosyalizmi Üzerine, Baudrillard'ın Simülark Düzeni, Post-modern Feminizm, Roemer'in Emek Dışı Sömürü Tezi, Ekolojik–Marksizm, Post-modern Marksizm, 20. Yüzyıl Sosyalizmi, Radikal Demokrasi, Yeni-Emperyalizm, Pazar Sosyalizmi, Post-Modernizm, Renk Devrimleri ve Post-Marksizm olmak üzere 10 bölüm içermektedir. Kitabın adında da içerildiği gibi, kitap sosyalist düşüncenin yenilenmesi için önemli görüşleri tartışmaya açmaktadır. Pazar sosyalistleri dâhil 25 düşünür kitapta bu soruların yanıtlarını aramakta ve sosyalizmin geleceği için yeni öneriler ortaya atmaktadırlar. Aslında, kitapta ele alınan Eko-Marksizm bu sorulara verilen en önemli teorik ve pratik yanıtlardan biridir ve 20. yüzyıl Marksizm'ine ve 20. yüzyıl sosyalizmine yeni bir soluk katarak, Marksizmin ve sosyalizmin yenilikçi karakterini parlak bir şekilde yansıtmaktadır. Eko-Marksizm, Marks'ın kapitalizm koşulları altında insan ve doğa arasındaki ilişkilere getirdiği eleştirinin zamanımızın koşullarında yenilenmesi ve zenginleştirilmesidir. Bu akım şimdiden, kapitalizmin merkezlerindeki halkları uyarmakta ve örgütlemektedir.
Kitabın yazıldığı günlerde, ABD'den tüm dünyaya yayılan mali sermaye krizi ve bölgedeki taşları yerinden oynatan Arap halklarının isyanları gibi sarsıcı olaylar henüz ortaya çıkmamıştı. Fakat bu kitaptaki düşüncelerin önemli bir bölümü tamı tamına bu olayların habercisi olan gelişmelerin keskin gözlerle gözlemlenmesi ve analizi üzerinde şekillenmiştir. Arap halklarının sosyal yıkıma, küreselleşmenin sonuçlarına karşı ayaklanması ve mevcut yönetimleri gayri meşru ilan etmesi, kitapta da ele alındığı gibi yeni-emperyalizmin askeri aygıtı ve batı medyası aracılığı ile yönlendirilmeye ve boğulmaya çalışılmaktadır. Kitapta J. Bellamy Foster'in de vurguladığı gibi, yine de son sözü nihai olarak halkların söyleyeceği ve yeni-emperyalizmin barikat ve havuzlama çabalarının yeni bir isyan çağını açacağı kesindir.
Yeni-emperyalizm, eski silahları günün koşullarına göre dönüştürerek, silahlı güçleri ile başaramadığı değişimleri “barışçıl” yollarla gerçekleştirmeye çalışmaktadır. 1960 ve 70'lerde sosyalist ülkeleri hedefleyen kadife devrimler, bugün renk devrimleri olarak eski sosyalist ülkeleri tamamen batılılaştırma ve kumanda edilen ülkeler haline dönüştürme amacıyla kullanılmaktadır. Çünkü yeni-emperyalizm bu ülkelerdeki sosyal sistemleri dönüştürmekle yetinmeyecek ve doğası gereği tam egemenlik ve kültürel ilhak peşinde koşacaktır. Araştırma, Batı destekli bu “renk devrimlerinin” analizi ile yeni-emperyalizmin bu boyutuna ışık tutmaktadır. 1990‘ların ikinci yarısından itibaren Türkiye solunun bir bölümünün Türkiye için de bir “renk devrimi” teorisi ürettiği dikkate alındığında, bu analizin tartışmaya önemli bir katkı sağlayacağını söyleyebiliriz.
Post-modern düşünce sadece modern çağın felsefelerine bir eleştiri ve tepki değil, pratikte kapitalist gerçeklikte reformlar talep eden bir akım olarak 20. yüzyıla damgasını vuran düşün akımlarından biri oldu. Bu akımın Marksizm'i diğer modern akımlarla aynı kefeye koyup hücum etmesi bu gerçeği değiştirmemektedir. Bu hücumların Marksist felsefenin daha sonraki bazı çarpık yorumları karşısında kısmi bir haklılık taşıdığını kabul etsek dahi, post-modern düşüncenin Marksizm ile aynı çağdaş gerçekliği eleştirel bir biçimde soluduğu açıktır. Dolayısıyla, Marksizm ile post-modernizmin rekabet, çatışma ve karşılıklı etkileşim içinde olması kaçınılmaz olmuştur.
1980'lerde ortaya çıkan post-marksgil politik teoriler ve post-modernist feminist akımın beslendiği kaynaklar arasında post-modern düşüncenin önemli bir payı bulunduğu bilinmektedir. Bazı post-modern Marksist düşünürlere göre çağdaş felsefelerin insanlık için hiç bir değeri kalmamıştır, öte yandan insanlık, toplumları ve insanları atomlara parçalayıp, ideolojik olarak sömürgeleştiren yeni bir çağa, sanayi sonrası çağa geçmiştir. Bazı post-modern Marksist düşünürlere göre bu yeniçağ yeni bir iletişim veya söylem teorisi ile aşılabilecek ve insanlığın özgürlüğe doğru ilerlemesi hızlanacaktır. Araştırmada, J. Habermas, J. Derrida, F. Jameson, E. Laclau ve C. Mouffe, post-Marksizm çerçevesi içinde incelenmektedir. Tanıtımı, araştırmanın koordinatörü ve yazar Zeng Zhisheng'in sözleriyle bitirmek istiyorum: “Marksizmi yenileme çabası durmaksızın ilerletilen bir süreç olarak düşünülmelidir. Bu kitap, her şeyi ve son sözü söyleme iddiasında değildir; o sadece okyanusta küçük bir damladır. Fakat bu damla okyanustan gelmekte ve onun içerdiği içerik ve bilgileri doğrudan yansıtabilmektedir. Okuyucu bu içerik ve bilgilere dayanarak belirli bir bakış açısından günümüz dünyasının akımları üzerine kendi görüşlerini oluşturabilir, bu kitabın amacı bu doğrultuda mütevazi bir katkıda bulunmaktır.”
Baudrillard'ın Simülark Düzeni
Geleceğin Sosyalizmi Üzerine
Post-modern Feminizm
Roemer'in Sömürü Tezi
Post-modern Marksizm
20. Yüzyıl Sosyalizmi
Radikal Demokrasi
Yeni-Emperyalizm
Ekolojik-Marksizm
Pazar Sosyalizmi
Post-Modernizm
Renk Devrimleri
Bu kitap, Renmin Üniversitesi Marksizm kürsüsü öğretim görevlilerinin günümüzde dünyayı değiştiren akımlar ve düşünürler ile ilgili yürüttükleri ortak bir akademik araştırma projesinin ürünlerini içermektedir. Kitap, Geleceğin Sosyalizmi Üzerine, Baudrillard'ın Simülark Düzeni, Post-modern Feminizm, Roemer'in Emek Dışı Sömürü Tezi, Ekolojik–Marksizm, Post-modern Marksizm, 20. Yüzyıl Sosyalizmi, Radikal Demokrasi, Yeni-Emperyalizm, Pazar Sosyalizmi, Post-Modernizm, Renk Devrimleri ve Post-Marksizm olmak üzere 10 bölüm içermektedir. Kitabın adında da içerildiği gibi, kitap sosyalist düşüncenin yenilenmesi için önemli görüşleri tartışmaya açmaktadır. Pazar sosyalistleri dâhil 25 düşünür kitapta bu soruların yanıtlarını aramakta ve sosyalizmin geleceği için yeni öneriler ortaya atmaktadırlar. Aslında, kitapta ele alınan Eko-Marksizm bu sorulara verilen en önemli teorik ve pratik yanıtlardan biridir ve 20. yüzyıl Marksizm'ine ve 20. yüzyıl sosyalizmine yeni bir soluk katarak, Marksizmin ve sosyalizmin yenilikçi karakterini parlak bir şekilde yansıtmaktadır. Eko-Marksizm, Marks'ın kapitalizm koşulları altında insan ve doğa arasındaki ilişkilere getirdiği eleştirinin zamanımızın koşullarında yenilenmesi ve zenginleştirilmesidir. Bu akım şimdiden, kapitalizmin merkezlerindeki halkları uyarmakta ve örgütlemektedir.
Kitabın yazıldığı günlerde, ABD'den tüm dünyaya yayılan mali sermaye krizi ve bölgedeki taşları yerinden oynatan Arap halklarının isyanları gibi sarsıcı olaylar henüz ortaya çıkmamıştı. Fakat bu kitaptaki düşüncelerin önemli bir bölümü tamı tamına bu olayların habercisi olan gelişmelerin keskin gözlerle gözlemlenmesi ve analizi üzerinde şekillenmiştir. Arap halklarının sosyal yıkıma, küreselleşmenin sonuçlarına karşı ayaklanması ve mevcut yönetimleri gayri meşru ilan etmesi, kitapta da ele alındığı gibi yeni-emperyalizmin askeri aygıtı ve batı medyası aracılığı ile yönlendirilmeye ve boğulmaya çalışılmaktadır. Kitapta J. Bellamy Foster'in de vurguladığı gibi, yine de son sözü nihai olarak halkların söyleyeceği ve yeni-emperyalizmin barikat ve havuzlama çabalarının yeni bir isyan çağını açacağı kesindir.
Yeni-emperyalizm, eski silahları günün koşullarına göre dönüştürerek, silahlı güçleri ile başaramadığı değişimleri “barışçıl” yollarla gerçekleştirmeye çalışmaktadır. 1960 ve 70'lerde sosyalist ülkeleri hedefleyen kadife devrimler, bugün renk devrimleri olarak eski sosyalist ülkeleri tamamen batılılaştırma ve kumanda edilen ülkeler haline dönüştürme amacıyla kullanılmaktadır. Çünkü yeni-emperyalizm bu ülkelerdeki sosyal sistemleri dönüştürmekle yetinmeyecek ve doğası gereği tam egemenlik ve kültürel ilhak peşinde koşacaktır. Araştırma, Batı destekli bu “renk devrimlerinin” analizi ile yeni-emperyalizmin bu boyutuna ışık tutmaktadır. 1990‘ların ikinci yarısından itibaren Türkiye solunun bir bölümünün Türkiye için de bir “renk devrimi” teorisi ürettiği dikkate alındığında, bu analizin tartışmaya önemli bir katkı sağlayacağını söyleyebiliriz.
Post-modern düşünce sadece modern çağın felsefelerine bir eleştiri ve tepki değil, pratikte kapitalist gerçeklikte reformlar talep eden bir akım olarak 20. yüzyıla damgasını vuran düşün akımlarından biri oldu. Bu akımın Marksizm'i diğer modern akımlarla aynı kefeye koyup hücum etmesi bu gerçeği değiştirmemektedir. Bu hücumların Marksist felsefenin daha sonraki bazı çarpık yorumları karşısında kısmi bir haklılık taşıdığını kabul etsek dahi, post-modern düşüncenin Marksizm ile aynı çağdaş gerçekliği eleştirel bir biçimde soluduğu açıktır. Dolayısıyla, Marksizm ile post-modernizmin rekabet, çatışma ve karşılıklı etkileşim içinde olması kaçınılmaz olmuştur.
1980'lerde ortaya çıkan post-marksgil politik teoriler ve post-modernist feminist akımın beslendiği kaynaklar arasında post-modern düşüncenin önemli bir payı bulunduğu bilinmektedir. Bazı post-modern Marksist düşünürlere göre çağdaş felsefelerin insanlık için hiç bir değeri kalmamıştır, öte yandan insanlık, toplumları ve insanları atomlara parçalayıp, ideolojik olarak sömürgeleştiren yeni bir çağa, sanayi sonrası çağa geçmiştir. Bazı post-modern Marksist düşünürlere göre bu yeniçağ yeni bir iletişim veya söylem teorisi ile aşılabilecek ve insanlığın özgürlüğe doğru ilerlemesi hızlanacaktır. Araştırmada, J. Habermas, J. Derrida, F. Jameson, E. Laclau ve C. Mouffe, post-Marksizm çerçevesi içinde incelenmektedir. Tanıtımı, araştırmanın koordinatörü ve yazar Zeng Zhisheng'in sözleriyle bitirmek istiyorum: “Marksizmi yenileme çabası durmaksızın ilerletilen bir süreç olarak düşünülmelidir. Bu kitap, her şeyi ve son sözü söyleme iddiasında değildir; o sadece okyanusta küçük bir damladır. Fakat bu damla okyanustan gelmekte ve onun içerdiği içerik ve bilgileri doğrudan yansıtabilmektedir. Okuyucu bu içerik ve bilgilere dayanarak belirli bir bakış açısından günümüz dünyasının akımları üzerine kendi görüşlerini oluşturabilir, bu kitabın amacı bu doğrultuda mütevazi bir katkıda bulunmaktır.”