Türkiye, Cumhuriyetimizin ilanının 100. yıldönümüne doğru (1923-2023) yol alırken, geçmiş süre içinde önemli başarılar gerçekleştirmiştir. Hiçbir zaman boyundurluk altına girmemiş olan Türk Milleti, Ankara Kalesi'nin en yüksek burcunda ve T.B.M.M.'nin üzerinde şanlı bayrağımız hiç düşmeden dalgalanıp Büyük Zafer kazanıldığında, on binlerce şehidimiz kutsal topraklarımızın bağrına verildiğinde, geriye, yanmış ve yıkılmış bir vatan ve büyük çoğunluğu, yaşlı, yaralı, hasta, çocuk ve kadınlarımızdan oluşan 11 milyon civarında millet varlığımız kalmıştı. Fert başına düşen milli gelir ise 50-60 dolar hesap ediliyordu.
Cumhuriyetimizin 10. Yılında, 1933, yenilmezliğini bir defa daha ispatlamış olan Türkiye, dünyaya "10 yılda 15 milyon genç"e sahip olduğunu, başı dik, göğüsleri ilerde haykırıyordu.
Bugün ise Türkiye savaş yorgunluğunu üzerinden atmış, 75 milyon nüfusu ve kişi başına düşen senelik milli geliri 10 bin dolara ulaşmış, 100 milyar dolardan fazla yıllık ihracatı olan ve gelişmesini devam ettiren, kendine güveni artmış bir ülkedir.
Çeşitli alanlarda, başta demokrasi ve hürriyetler olmak üzere, gelişme çizgisinin kırıldığı nokta 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi olmuştur. Dahi ve kahraman Atatürk'ümüzün Türk ordusunun siyasete müdahale etmesini istememesine rağmen bu darbe ve onu takip eden diğer askeri müdahale ve darbelere ayak uyduran, sivil kadro ve müesseseler "Cumhuriyet"imizi özünden tahrip etmişler, T.B.M.M.'ni siyasi partileri kapatmış, pek çok siyasetçi, gazeteci, yazar ve değişik düşünenleri hapishanelere yollamışlardır. Bir Başbakan, 2 Bakan ve pek çok kişi hayatlarını kaybetmişlerdir.
Ülkemizin istikrarını alt-üst eden darbeler ve sonrası olaylar, devlet ve millet hayatımızda onarılması güç kayıp ve yanlışlıklara yol açtı.
Darbe dönemleri ve vesayet müdahaleleri beraberinde "Anayasa Krizleri" diyebileceğimiz tıkanıklık ve dengesizlikler getirdi. En son 1982 Anayasası dahi yetersiz kaldı ve çok sayıda değişikliklerle "yamalı bohça"ya döndü.
Halen Türkiye, kendi yapısına uygun, demokrasi, milli ihtiyaçlar ve evrensel değerleri bağdaştırıp koruyan yeni bir Anayasa'ya sahip olmak çabası ve hazırlığı içerisindedir. Yeni Anayasamız 21. Asrın gerçeklerini kapsayan ve 22. Asra, geleceğe doğru yönelen nitelikte, uzun ömürlü olmalıdır. Türkiyemiz buna layıktır.
Elinizdeki kitap bu hedefe hizmet için kaleme alınmıştır.
Türkiye, Cumhuriyetimizin ilanının 100. yıldönümüne doğru (1923-2023) yol alırken, geçmiş süre içinde önemli başarılar gerçekleştirmiştir. Hiçbir zaman boyundurluk altına girmemiş olan Türk Milleti, Ankara Kalesi'nin en yüksek burcunda ve T.B.M.M.'nin üzerinde şanlı bayrağımız hiç düşmeden dalgalanıp Büyük Zafer kazanıldığında, on binlerce şehidimiz kutsal topraklarımızın bağrına verildiğinde, geriye, yanmış ve yıkılmış bir vatan ve büyük çoğunluğu, yaşlı, yaralı, hasta, çocuk ve kadınlarımızdan oluşan 11 milyon civarında millet varlığımız kalmıştı. Fert başına düşen milli gelir ise 50-60 dolar hesap ediliyordu.
Cumhuriyetimizin 10. Yılında, 1933, yenilmezliğini bir defa daha ispatlamış olan Türkiye, dünyaya "10 yılda 15 milyon genç"e sahip olduğunu, başı dik, göğüsleri ilerde haykırıyordu.
Bugün ise Türkiye savaş yorgunluğunu üzerinden atmış, 75 milyon nüfusu ve kişi başına düşen senelik milli geliri 10 bin dolara ulaşmış, 100 milyar dolardan fazla yıllık ihracatı olan ve gelişmesini devam ettiren, kendine güveni artmış bir ülkedir.
Çeşitli alanlarda, başta demokrasi ve hürriyetler olmak üzere, gelişme çizgisinin kırıldığı nokta 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi olmuştur. Dahi ve kahraman Atatürk'ümüzün Türk ordusunun siyasete müdahale etmesini istememesine rağmen bu darbe ve onu takip eden diğer askeri müdahale ve darbelere ayak uyduran, sivil kadro ve müesseseler "Cumhuriyet"imizi özünden tahrip etmişler, T.B.M.M.'ni siyasi partileri kapatmış, pek çok siyasetçi, gazeteci, yazar ve değişik düşünenleri hapishanelere yollamışlardır. Bir Başbakan, 2 Bakan ve pek çok kişi hayatlarını kaybetmişlerdir.
Ülkemizin istikrarını alt-üst eden darbeler ve sonrası olaylar, devlet ve millet hayatımızda onarılması güç kayıp ve yanlışlıklara yol açtı.
Darbe dönemleri ve vesayet müdahaleleri beraberinde "Anayasa Krizleri" diyebileceğimiz tıkanıklık ve dengesizlikler getirdi. En son 1982 Anayasası dahi yetersiz kaldı ve çok sayıda değişikliklerle "yamalı bohça"ya döndü.
Halen Türkiye, kendi yapısına uygun, demokrasi, milli ihtiyaçlar ve evrensel değerleri bağdaştırıp koruyan yeni bir Anayasa'ya sahip olmak çabası ve hazırlığı içerisindedir. Yeni Anayasamız 21. Asrın gerçeklerini kapsayan ve 22. Asra, geleceğe doğru yönelen nitelikte, uzun ömürlü olmalıdır. Türkiyemiz buna layıktır.
Elinizdeki kitap bu hedefe hizmet için kaleme alınmıştır.