17.yüzyılda gelişim sürecini tamamlayan “âşık edebiyatı”, altın çağını yaşadı. En geniş sınırlarına ulaşan Osmanlı İmparatorluğu'nda binlerce âşık yetişti. Halk şairleri “âşık”, “kul”, “öksüz” gibi sıfatlarla anılmaya başlandı. Bir bölümü;
yeniçeriler, sipâhiler, leventler gibi askerî topluluklar arasından yetişti.
Bu dönemde, halkın sanat kültür zevki ve düzeyi de değişmişti. Şairler, kendilerini anlayacağına inandığı kitlenin gereksinimine göre şiirler yazma çabasına düştü. Bundan dolayı, halk şairlerinin divan şairlerinden, divan şairlerinin de halk şairlerinden etkilenmesi doğaldı. Bu etkilenişlerin ilk örneklerinden olan ve günümüze kadar varlığını koruyan sanatçılarından birisi Gevherî'ydi.
Gevherî, divan şairleri gibi aruzla da şiirler yazdı. Bunun sonucunda dili, azımsanmayacak kadar ağırlaştı.
Gevherî, Osmanlı kültürünün merkezi olan İstanbul'da, klasik Türk müziğiyle de ilgilenmişti. Yaşadığı yıllarda, klasik müzik makamları ve şarkı sözlerinde aruz, âşık fasıllarında önemli yer tutmaya başlamıştı. Nitekim Gevherî'nin kendi adıyla anılan bir müzik makamı olmuştu.
17.yüzyılda gelişim sürecini tamamlayan “âşık edebiyatı”, altın çağını yaşadı. En geniş sınırlarına ulaşan Osmanlı İmparatorluğu'nda binlerce âşık yetişti. Halk şairleri “âşık”, “kul”, “öksüz” gibi sıfatlarla anılmaya başlandı. Bir bölümü;
yeniçeriler, sipâhiler, leventler gibi askerî topluluklar arasından yetişti.
Bu dönemde, halkın sanat kültür zevki ve düzeyi de değişmişti. Şairler, kendilerini anlayacağına inandığı kitlenin gereksinimine göre şiirler yazma çabasına düştü. Bundan dolayı, halk şairlerinin divan şairlerinden, divan şairlerinin de halk şairlerinden etkilenmesi doğaldı. Bu etkilenişlerin ilk örneklerinden olan ve günümüze kadar varlığını koruyan sanatçılarından birisi Gevherî'ydi.
Gevherî, divan şairleri gibi aruzla da şiirler yazdı. Bunun sonucunda dili, azımsanmayacak kadar ağırlaştı.
Gevherî, Osmanlı kültürünün merkezi olan İstanbul'da, klasik Türk müziğiyle de ilgilenmişti. Yaşadığı yıllarda, klasik müzik makamları ve şarkı sözlerinde aruz, âşık fasıllarında önemli yer tutmaya başlamıştı. Nitekim Gevherî'nin kendi adıyla anılan bir müzik makamı olmuştu.