Erdal Yıldırım, bu nitelikli ve kapsamlı çalışmasında, büyük bir emeği, ezilen halklardan yana tarihsel doktrini, resmî tarihe karşı kışkırtıcı bir cüretle gerçeği arama cesaretini bir araya getirmeye çalıştı. Bu kitap aynı zamanda bir külliyat birikimi, tarih derlemesi, hukuk ve sosyolojik kavramların Koçgiri halkı özelinde yeniden tanımlanması gibi önemli bir iddiayı da barındırıyor. Erdal Yıldırım, bilimsel etiğe sadık kalmaya çalışarak, bir halkın gölgeden şafağa yürüyüşünde meşaleyi tutuşturmaya çalışıyor. Çünkü bazı halklar tarihten alacaklıdır. Kendisine dair her şey yok edilmiştir ve tüm bileşkeleri yalan ve zorbalıkla örtülmüş bir sis perdesi içinde hapsedilmiştir. Bebekler, beşikte anne sütünün yanı sıra bu zorbalıkla da büyümek zorunda kalır. Kendi tarihiyle bağları kopmuş her halk köledir. Varlıklı olsa bile özünde paryadır. Gerçek değil, türevdir. Tarihten alacaklı halklar, cesaret ve özgürlük ile kuşanmak, yalanın üstüne yürümek, kendi gerçeğiyle buluşmak zorundadır.
Erdal Yıldırım, bu nitelikli ve kapsamlı çalışmasında, büyük bir emeği, ezilen halklardan yana tarihsel doktrini, resmî tarihe karşı kışkırtıcı bir cüretle gerçeği arama cesaretini bir araya getirmeye çalıştı. Bu kitap aynı zamanda bir külliyat birikimi, tarih derlemesi, hukuk ve sosyolojik kavramların Koçgiri halkı özelinde yeniden tanımlanması gibi önemli bir iddiayı da barındırıyor. Erdal Yıldırım, bilimsel etiğe sadık kalmaya çalışarak, bir halkın gölgeden şafağa yürüyüşünde meşaleyi tutuşturmaya çalışıyor. Çünkü bazı halklar tarihten alacaklıdır. Kendisine dair her şey yok edilmiştir ve tüm bileşkeleri yalan ve zorbalıkla örtülmüş bir sis perdesi içinde hapsedilmiştir. Bebekler, beşikte anne sütünün yanı sıra bu zorbalıkla da büyümek zorunda kalır. Kendi tarihiyle bağları kopmuş her halk köledir. Varlıklı olsa bile özünde paryadır. Gerçek değil, türevdir. Tarihten alacaklı halklar, cesaret ve özgürlük ile kuşanmak, yalanın üstüne yürümek, kendi gerçeğiyle buluşmak zorundadır.