Çok güzel, çok güçlü, çok dirençli bir kadının hikayesi Gülizar. Bir hikaye değil sadece; yaşanmış, belgelenmiş, nesilden nesle aktarılmış, adeta efsaneleşmiş bir yaşamın kaydı. Bundan yaklaşık 130 yıl önce, önce Muş ve Bitlis ahalisini, sonra yerel yöneticileri, sonra Osmanlı başkentini ve nihayet pek çok yabancı ülke kamuoyunu ayağa kaldıran; insanlara ilham veren; şarkılara, türkülere konu olan bir büyük direnişin birinci ağızdan anlatımı.
Gülizar, Muş yöresinde yaşayan saygın bir Ermeni ailenin kızıydı. Ermeni ve Kürt ahaliye zulmeden Musa Bey adlı bir yerel zorba, ailesinin yaşadığı konağa baskın düzenleyip onu kaçırdığında sadece 14 yaşındaydı. Musa, zaten dört karısı olduğu gerekçesiyle şeyhler küçük kızı kendisine eş yapmasına izin vermeyince, Gülizar'ı zorla kardeşi Cevahir'le evlendirmek istedi.
Ancak Gülizar direndi. Ne bedenini kendisine göz koyanlara teslim etti, ne de Hıristiyan inancını inkar etti. Bu uğurda şiddet gördü ve bir gözünü kaybetti. Onun boyun eğmediği, alıkonulduğu Musa Bey konağında sessizce mücadele ettiği haberi, kızlarının yaşayıp yaşamadığından bile emin olmayan ailesine ulaştığında, bu defa, Osmanlı tarihinde eşi görülmemiş bir hak mücadelesi başladı. Özelikle Gülizar'ın annesi, kızını kurtarabilmek için çalmadık kapı bırakmadı. Bu direnç, yerel yöneticileri, sonunda Gülizar'ı mahkemeye çıkarmaya mecbur bıraktı.
Böylece, yıllar sürecek ve nihayetinde Sultan Abdülhamit'in emriyle İstanbul'a taşınacak, yabancı gözlemciler tarafından ilgiyle izlenerek Avrupa basınına da yansıtılacak bir hukuk mücadelesi başlamış oldu.
Gülizar'ın gerçek hikayesini, 1946'da, değerli bir müzikolog olan ve Muş halk müziği konusunda yaptığı paha biçilmez çalışmalarla tanınan kızı Armenounie Kevonian, onun ağzından dinlediği şekliyle, Paris'te Ermenice olarak yayımladı.
Kitabın daha sonra yapılan Fransızca baskılarında ise, Gülizar'ın torunları tarihçi Anahide Ter Minassian ve araştırmacı Keğam Kevonian'ın, büyükannelerinin hikayesini, dönemin siyasi ve kültürel gelişmeleri zeminine oturtan makaleleri yer aldı. Aras Yayıncılık, yapılan bu ilk Türkçe baskıda, bu makalelerin yanı sıra, Gülizar'ı ve olayın diğer kahramanlarını yansıtan çok sayıda fotoğrafa da yer veriyor.
Kadınların her gün erkek şiddetine maruz kaldığı ve kadın mücadelesinin yükseldiği bir dönemde, Gülizar'ın yaşam öyküsünün, dün olduğu gibi bugün de pek çoklarına ilham vereceği inancıyla.
Çok güzel, çok güçlü, çok dirençli bir kadının hikayesi Gülizar. Bir hikaye değil sadece; yaşanmış, belgelenmiş, nesilden nesle aktarılmış, adeta efsaneleşmiş bir yaşamın kaydı. Bundan yaklaşık 130 yıl önce, önce Muş ve Bitlis ahalisini, sonra yerel yöneticileri, sonra Osmanlı başkentini ve nihayet pek çok yabancı ülke kamuoyunu ayağa kaldıran; insanlara ilham veren; şarkılara, türkülere konu olan bir büyük direnişin birinci ağızdan anlatımı.
Gülizar, Muş yöresinde yaşayan saygın bir Ermeni ailenin kızıydı. Ermeni ve Kürt ahaliye zulmeden Musa Bey adlı bir yerel zorba, ailesinin yaşadığı konağa baskın düzenleyip onu kaçırdığında sadece 14 yaşındaydı. Musa, zaten dört karısı olduğu gerekçesiyle şeyhler küçük kızı kendisine eş yapmasına izin vermeyince, Gülizar'ı zorla kardeşi Cevahir'le evlendirmek istedi.
Ancak Gülizar direndi. Ne bedenini kendisine göz koyanlara teslim etti, ne de Hıristiyan inancını inkar etti. Bu uğurda şiddet gördü ve bir gözünü kaybetti. Onun boyun eğmediği, alıkonulduğu Musa Bey konağında sessizce mücadele ettiği haberi, kızlarının yaşayıp yaşamadığından bile emin olmayan ailesine ulaştığında, bu defa, Osmanlı tarihinde eşi görülmemiş bir hak mücadelesi başladı. Özelikle Gülizar'ın annesi, kızını kurtarabilmek için çalmadık kapı bırakmadı. Bu direnç, yerel yöneticileri, sonunda Gülizar'ı mahkemeye çıkarmaya mecbur bıraktı.
Böylece, yıllar sürecek ve nihayetinde Sultan Abdülhamit'in emriyle İstanbul'a taşınacak, yabancı gözlemciler tarafından ilgiyle izlenerek Avrupa basınına da yansıtılacak bir hukuk mücadelesi başlamış oldu.
Gülizar'ın gerçek hikayesini, 1946'da, değerli bir müzikolog olan ve Muş halk müziği konusunda yaptığı paha biçilmez çalışmalarla tanınan kızı Armenounie Kevonian, onun ağzından dinlediği şekliyle, Paris'te Ermenice olarak yayımladı.
Kitabın daha sonra yapılan Fransızca baskılarında ise, Gülizar'ın torunları tarihçi Anahide Ter Minassian ve araştırmacı Keğam Kevonian'ın, büyükannelerinin hikayesini, dönemin siyasi ve kültürel gelişmeleri zeminine oturtan makaleleri yer aldı. Aras Yayıncılık, yapılan bu ilk Türkçe baskıda, bu makalelerin yanı sıra, Gülizar'ı ve olayın diğer kahramanlarını yansıtan çok sayıda fotoğrafa da yer veriyor.
Kadınların her gün erkek şiddetine maruz kaldığı ve kadın mücadelesinin yükseldiği bir dönemde, Gülizar'ın yaşam öyküsünün, dün olduğu gibi bugün de pek çoklarına ilham vereceği inancıyla.