Haçlı Seferlerinin birçok sonuçları olmuştur. Ahmet Refik'in bahsettiği bazı askeri ve sosyal sonuçlar dikkat çekicidir. Bunlardan Hospitalier Tarikatı'nın 1113'te Kudüs'te, Töton (Teutonique) Tarikatı'nın 1128 yılında Akkâ'da, Templiers Tarikatı'nın 1118'de Kudüs Kralı'na bağlı şövalyeler arasında kurulduğunu görmekteyiz. Bu askeri tarikatlar Haçlıların Ortadoğu'daki askeri varlığı sona erince (1291), Avrupa'ya dönüp faaliyetlerine orada devam ettiler. Sen Jan Şövalyeleri, "Malta Şövalyeleri" adı altında sonraki arsılarda farklı yerlerde varlıklarını sürdürdüler. Bu tarikatlardan özellikle ikisi ayakta kaldı: Saint John Hospitalier ve Töton Saint Mary. Hospitalier 1523'te Rodos'un Osmanlı Devleti eliyle fethine kadar Rodos'ta ve 1798'de Napolyon'un Mısır seferine kadar Malta'da önemli rol oynadılar. Kitap "Türklerin Gözüyle Haçlı Seferlerine Bakış" fikrini yansıtmakta, özellikle yakın dönemde maruz kaldığımız bir Haçlı Seferi olan Balkan Savaşı sırasında (1913) yazılmış olması, o buhranlı yıllarda bir Osmanlı tarihçisinin konuya nasıl baktığı hakkında fikir vermektedir.
Haçlı Seferlerinin birçok sonuçları olmuştur. Ahmet Refik'in bahsettiği bazı askeri ve sosyal sonuçlar dikkat çekicidir. Bunlardan Hospitalier Tarikatı'nın 1113'te Kudüs'te, Töton (Teutonique) Tarikatı'nın 1128 yılında Akkâ'da, Templiers Tarikatı'nın 1118'de Kudüs Kralı'na bağlı şövalyeler arasında kurulduğunu görmekteyiz. Bu askeri tarikatlar Haçlıların Ortadoğu'daki askeri varlığı sona erince (1291), Avrupa'ya dönüp faaliyetlerine orada devam ettiler. Sen Jan Şövalyeleri, "Malta Şövalyeleri" adı altında sonraki arsılarda farklı yerlerde varlıklarını sürdürdüler. Bu tarikatlardan özellikle ikisi ayakta kaldı: Saint John Hospitalier ve Töton Saint Mary. Hospitalier 1523'te Rodos'un Osmanlı Devleti eliyle fethine kadar Rodos'ta ve 1798'de Napolyon'un Mısır seferine kadar Malta'da önemli rol oynadılar. Kitap "Türklerin Gözüyle Haçlı Seferlerine Bakış" fikrini yansıtmakta, özellikle yakın dönemde maruz kaldığımız bir Haçlı Seferi olan Balkan Savaşı sırasında (1913) yazılmış olması, o buhranlı yıllarda bir Osmanlı tarihçisinin konuya nasıl baktığı hakkında fikir vermektedir.