İstanbullu iki şair Garbis Cancikyan ve Haygazun Kalustyan, Orhan Veli'nin Garip'inin yayınlanmasının üzerinden bir yıl geçmeden birlikte hayat verdiler Balkıs'a. Kaleme aldıkları Önsöz'leri bir manifesto niteliğindeydi:
“Bugün yüksek bulduğumuz bir fikir yarın herkesin bildiği basit bir düşünce halini alır ve çok derin bulduğumuz bir duyguyu zaman doldurur. esere bir canlılık vermek lazımdır bu da ancak realizmden gelebilir.
Realist yalnız görüp hisseden değil gösterip hissettiren şairdir (…) tabiat aldatmaz; ateş daima yakar, buz daima soğutur ve hadiseler daima bir tesir aksiyonu gösterir, edebiyat müsbet bir ilim olarak inkişaf eder, mevzu halinde toplanan bütün detayları tetkike çıkar, beşerî hadiseler kaydeder ve hümanizme kapılarını açar.
Balkıs telakkisini kabul eden realist şair, kelimeleri değil, detayları harmonize eder. vezin, kafiye gibi yamalar kullanmaz, saklıyacak, çürük bir tarafı, örtbas yapacak bir beceriksizliği yok; okuyucuyu dalgaya düşüreceğine onu uyanık tutar.
Vezin ve kafiye gibi uyuşturucu unsurlarda bulduğumuz güzelliğin ancak bir telkin mahiyetinde olduğu kanaatındayız. vezin ve kafiye lisanı gayrı tabiî bir hale koyduğu için realizmaya zıd unsur olarak göze çarpar, maamafih bu gayrı tabiîlik yalnız lisanda değil eserin şiiriyetinde de ortaya çıkar, teşbih, mübalağa, gibi birtakım edebi hokkabazlıklar, tekrar ediyoruz şiire bu zararlı zihniyeti getirmişlerdir.”
Garip ırmağına sessiz sedasız katılan bu damar yetmiş iki yıl sonra gün yüzüne çıkıyor.
İstanbullu iki şair Garbis Cancikyan ve Haygazun Kalustyan, Orhan Veli'nin Garip'inin yayınlanmasının üzerinden bir yıl geçmeden birlikte hayat verdiler Balkıs'a. Kaleme aldıkları Önsöz'leri bir manifesto niteliğindeydi:
“Bugün yüksek bulduğumuz bir fikir yarın herkesin bildiği basit bir düşünce halini alır ve çok derin bulduğumuz bir duyguyu zaman doldurur. esere bir canlılık vermek lazımdır bu da ancak realizmden gelebilir.
Realist yalnız görüp hisseden değil gösterip hissettiren şairdir (…) tabiat aldatmaz; ateş daima yakar, buz daima soğutur ve hadiseler daima bir tesir aksiyonu gösterir, edebiyat müsbet bir ilim olarak inkişaf eder, mevzu halinde toplanan bütün detayları tetkike çıkar, beşerî hadiseler kaydeder ve hümanizme kapılarını açar.
Balkıs telakkisini kabul eden realist şair, kelimeleri değil, detayları harmonize eder. vezin, kafiye gibi yamalar kullanmaz, saklıyacak, çürük bir tarafı, örtbas yapacak bir beceriksizliği yok; okuyucuyu dalgaya düşüreceğine onu uyanık tutar.
Vezin ve kafiye gibi uyuşturucu unsurlarda bulduğumuz güzelliğin ancak bir telkin mahiyetinde olduğu kanaatındayız. vezin ve kafiye lisanı gayrı tabiî bir hale koyduğu için realizmaya zıd unsur olarak göze çarpar, maamafih bu gayrı tabiîlik yalnız lisanda değil eserin şiiriyetinde de ortaya çıkar, teşbih, mübalağa, gibi birtakım edebi hokkabazlıklar, tekrar ediyoruz şiire bu zararlı zihniyeti getirmişlerdir.”
Garip ırmağına sessiz sedasız katılan bu damar yetmiş iki yıl sonra gün yüzüne çıkıyor.