Geçen yılın Kasım ayında siz değerli okurların ilgisine sunulan kitabımıza göstermiş olduğunuz teveccühten dolayı öncelikle teşekkür ederiz. Gerek yargı teşkilatında gerek akademik çevrelerde kitabımızın ilgi uyandırması ve ilk baskısının üzerinden henüz sekiz dokuz ay geçmişken ikinci baskıyı hazırlıyor olmamız, daha fazla üretebilme azmimizin motivasyon kaynağı olmuştur.
Birinci baskının önsözünde de vurguladığımız üzere, hukuk yargılamaları ile ilgili konularda ilk aklımıza gelen ve hemen elimizin altında bulunan bir kaynak ihtiyacına binaen hazırladığımız bu kitap, hukukçuların masasının hemen köşesinde yer edinmesi gayesiyle hazırlanmıştır.
Belirtilen amaca uygun olarak kitabımızda, hukuk yargılaması ile ilgili mevzuat derlendiği gibi Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun maddeleri şerh edilmiş, ilgili Yargıtay kararları titizlikle ayıklanarak özü itibariyle madde altında verilmiş ve yeri geldiğince bolca örnek duruşma tutanakları ve kısa kararlar konulmuştur.
Uygulamada en çok sorun yaşanan alanlardan bir tanesinin de yargılama giderlerinin hesaplanması olduğu gözlemlenmiştir. Bu itibarla ilk baskıda Yargılama giderlerinin kapsamı başlığı altında, 323'üncü maddede verilen açıklamalar ve yargılama giderlerinin hesaplanması ile ilgili örnekler çok daha detaylı olarak Yargılama Giderlerinin Hesaplanması bölümü altında incelenmiştir. Bu bölümde, hesaplamaya ilişkin genel kuralllar maddeler halinde izah edildikten sonra mahkemece verilen hükmün türüne göre ayrı ayrı örnekler verilmiştir.
Her ne kadat Tebligat Hukuku, Medenî Usûl Hukuku'nun küçük bir parçası olarak görülse ve çoğu kez hak ettiği önemi göremese de hukuk yargılamasının doğru şekilde işlediğinden söz edebilmek için tebligatların da usulüne uygun bir şekilde yapılmış olmasının gerektiğinde tereddüt yoktur. Bu düşüncelerle kitabımızın bu baskısında tebligata ilişkin mevzuatı derlediğimiz gibi Yargıtay kararları da ilgili konular altında işlenmiştir.
Mevcut teknolojik şartlarda kitap kapağına (Ctrl + F) tuşlarını yerleştirip kavramları kolayca aratmanın ve aranılan şeye en hızlı şekilde ulaşılmasını sağlamanın pek mümkün olmadığından olsa gerek, kitabın sonuna iki tür kavram indeksi eklenmiştir. Birinci tür kavram indeksinde kavramların karşısında madde numaralarına yer verilmişken, ikinci tür kavram indeksinde kavramların yanında sayfa numaralarına yer verilmiştir. İkinci tür kavram indeksinde aranılan kavramla ilgili olarak işaret edildiği sayfaya gidildiğinde ise kavramın sayfanın neresinde olduğu, kolayca bulunabilsin diye ilgili kavramın altı çizilmiştir. Bu itibarla madde açıklamalarında ve Yargıtay kararlarında yer alan altı çizili kavramların ikinci tür kavram indeksinde yer aldığı söylenebilir.
Üzerinde durulmasında fayda var ki 20 Temmuz 2016 tarihi itibariyle bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçmiş ve Türk Hukuk Sistemi ikinci kez istinaf mahkemelerine kavuşmuştur.
1924 yılında çıkarılan 469 sayılı Mehakim-i Şer'iyenin İlgasına ve Mehakim Teşkilatına Ait Ahkâm-ı Muaddil Kanun ile istinaf mahkemelerinin kaldırılmasının gerekçesinde, istinaf mahkemelerinin kötü olduğu değil, yeteri kadar kalifiye personelin ve hâkimin olmadığı ifade edilmiştir. Nitekim 1930'lu yılların başında da tekrar hukuk sistemine dâhil etmek için tartışmalar başlamıştır.
Her ne kadar bugün gelinen noktada da Türk Yargı Teşkilatı'nda kalife personel ve hâkim eksikliği hâlâ tartışılıyor ise de istinaf mahkemelerinin hukuk yargılaması açısından usul eknomisi ilkesine ve yargılamada çabukluk ilkesine hizmet ettiği aşikârdır. Bu yönleri itibariyle kitabımızın bu baskısında istinafa ilişkin kısımlar ayrıntılı olarak incelenmeye çalışılmıştır.
Geçen yılın Kasım ayında siz değerli okurların ilgisine sunulan kitabımıza göstermiş olduğunuz teveccühten dolayı öncelikle teşekkür ederiz. Gerek yargı teşkilatında gerek akademik çevrelerde kitabımızın ilgi uyandırması ve ilk baskısının üzerinden henüz sekiz dokuz ay geçmişken ikinci baskıyı hazırlıyor olmamız, daha fazla üretebilme azmimizin motivasyon kaynağı olmuştur.
Birinci baskının önsözünde de vurguladığımız üzere, hukuk yargılamaları ile ilgili konularda ilk aklımıza gelen ve hemen elimizin altında bulunan bir kaynak ihtiyacına binaen hazırladığımız bu kitap, hukukçuların masasının hemen köşesinde yer edinmesi gayesiyle hazırlanmıştır.
Belirtilen amaca uygun olarak kitabımızda, hukuk yargılaması ile ilgili mevzuat derlendiği gibi Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun maddeleri şerh edilmiş, ilgili Yargıtay kararları titizlikle ayıklanarak özü itibariyle madde altında verilmiş ve yeri geldiğince bolca örnek duruşma tutanakları ve kısa kararlar konulmuştur.
Uygulamada en çok sorun yaşanan alanlardan bir tanesinin de yargılama giderlerinin hesaplanması olduğu gözlemlenmiştir. Bu itibarla ilk baskıda Yargılama giderlerinin kapsamı başlığı altında, 323'üncü maddede verilen açıklamalar ve yargılama giderlerinin hesaplanması ile ilgili örnekler çok daha detaylı olarak Yargılama Giderlerinin Hesaplanması bölümü altında incelenmiştir. Bu bölümde, hesaplamaya ilişkin genel kuralllar maddeler halinde izah edildikten sonra mahkemece verilen hükmün türüne göre ayrı ayrı örnekler verilmiştir.
Her ne kadat Tebligat Hukuku, Medenî Usûl Hukuku'nun küçük bir parçası olarak görülse ve çoğu kez hak ettiği önemi göremese de hukuk yargılamasının doğru şekilde işlediğinden söz edebilmek için tebligatların da usulüne uygun bir şekilde yapılmış olmasının gerektiğinde tereddüt yoktur. Bu düşüncelerle kitabımızın bu baskısında tebligata ilişkin mevzuatı derlediğimiz gibi Yargıtay kararları da ilgili konular altında işlenmiştir.
Mevcut teknolojik şartlarda kitap kapağına (Ctrl + F) tuşlarını yerleştirip kavramları kolayca aratmanın ve aranılan şeye en hızlı şekilde ulaşılmasını sağlamanın pek mümkün olmadığından olsa gerek, kitabın sonuna iki tür kavram indeksi eklenmiştir. Birinci tür kavram indeksinde kavramların karşısında madde numaralarına yer verilmişken, ikinci tür kavram indeksinde kavramların yanında sayfa numaralarına yer verilmiştir. İkinci tür kavram indeksinde aranılan kavramla ilgili olarak işaret edildiği sayfaya gidildiğinde ise kavramın sayfanın neresinde olduğu, kolayca bulunabilsin diye ilgili kavramın altı çizilmiştir. Bu itibarla madde açıklamalarında ve Yargıtay kararlarında yer alan altı çizili kavramların ikinci tür kavram indeksinde yer aldığı söylenebilir.
Üzerinde durulmasında fayda var ki 20 Temmuz 2016 tarihi itibariyle bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçmiş ve Türk Hukuk Sistemi ikinci kez istinaf mahkemelerine kavuşmuştur.
1924 yılında çıkarılan 469 sayılı Mehakim-i Şer'iyenin İlgasına ve Mehakim Teşkilatına Ait Ahkâm-ı Muaddil Kanun ile istinaf mahkemelerinin kaldırılmasının gerekçesinde, istinaf mahkemelerinin kötü olduğu değil, yeteri kadar kalifiye personelin ve hâkimin olmadığı ifade edilmiştir. Nitekim 1930'lu yılların başında da tekrar hukuk sistemine dâhil etmek için tartışmalar başlamıştır.
Her ne kadar bugün gelinen noktada da Türk Yargı Teşkilatı'nda kalife personel ve hâkim eksikliği hâlâ tartışılıyor ise de istinaf mahkemelerinin hukuk yargılaması açısından usul eknomisi ilkesine ve yargılamada çabukluk ilkesine hizmet ettiği aşikârdır. Bu yönleri itibariyle kitabımızın bu baskısında istinafa ilişkin kısımlar ayrıntılı olarak incelenmeye çalışılmıştır.