Şefkat ve adaleti, insan sevgisi, halkı koruması kendisini halka çok sevdirdi. Öyle ki halk onu yetimlerin, yoksulların babası bildi. O kendisini halkla eşit, zayıflarla yoksullarla bir tutardı. Halk arasında ayırım yapmazdı. O da Ebubekir gibi ilk hutbesinde şöyle demişti: "Vallahi zayıf olan kişi, yenilmiş olan hakkını alıp kendisine verinceye dek yanımda en güçlüdür. Ve kuvvetli olan da, üzerinde bulunan bir hakkı kendisinden alıp hak sahibine verinceye dek yanımda en zayıf kişidir!" Yine bir hutbesinde de şöyle demişti: "Ben size atadığım valileri, derilerinize vurmaları, namuslarınıza dil uzatmaları, mallarınızı almaları için atamadım. Onları Rabbinizin Kitabını ve Peygamberinizin sünnetini size öğretmeleri için başınıza vali yaptım. Herhangi bir vali size haksızlık ederse ona kısas yapmadıkça, yaptığı haksızlığı cezalandırmadıkça o kimse benim yanıma gelemez.
Kendi canına katı davranması ve hilâfet hayatı boyunca seçtiği darlık ve sıkıntılı yaşam tarzı onu yıpratmıştı. Hatta kıtlık yılında halkın sıkıntısını hissetmesi için o kadar yoksun bir hayat yaşadı ki öleceğinden endişe edilmişti. Sorumluluk duygusu onu derinden etkiliyordu.
Son nefesini verirken en büyük arzusu, ne fazla ne eksik sadece yetecek kadar bir dünya malıyla Rabbine gitmek idi.
Şefkat ve adaleti, insan sevgisi, halkı koruması kendisini halka çok sevdirdi. Öyle ki halk onu yetimlerin, yoksulların babası bildi. O kendisini halkla eşit, zayıflarla yoksullarla bir tutardı. Halk arasında ayırım yapmazdı. O da Ebubekir gibi ilk hutbesinde şöyle demişti: "Vallahi zayıf olan kişi, yenilmiş olan hakkını alıp kendisine verinceye dek yanımda en güçlüdür. Ve kuvvetli olan da, üzerinde bulunan bir hakkı kendisinden alıp hak sahibine verinceye dek yanımda en zayıf kişidir!" Yine bir hutbesinde de şöyle demişti: "Ben size atadığım valileri, derilerinize vurmaları, namuslarınıza dil uzatmaları, mallarınızı almaları için atamadım. Onları Rabbinizin Kitabını ve Peygamberinizin sünnetini size öğretmeleri için başınıza vali yaptım. Herhangi bir vali size haksızlık ederse ona kısas yapmadıkça, yaptığı haksızlığı cezalandırmadıkça o kimse benim yanıma gelemez.
Kendi canına katı davranması ve hilâfet hayatı boyunca seçtiği darlık ve sıkıntılı yaşam tarzı onu yıpratmıştı. Hatta kıtlık yılında halkın sıkıntısını hissetmesi için o kadar yoksun bir hayat yaşadı ki öleceğinden endişe edilmişti. Sorumluluk duygusu onu derinden etkiliyordu.
Son nefesini verirken en büyük arzusu, ne fazla ne eksik sadece yetecek kadar bir dünya malıyla Rabbine gitmek idi.