“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve alimler coğrafyasında bilmeyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları hususunda rivayetler çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn Haldun'u yazsa, o dakika, bu abide alim, Kaf Dağı'nın ardına düşer. Artık ara ki bulasın, ne o alimi, ne İbn Haldun'u…
Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn Haldun'un İlm-ül Ümran ile yaptığı tam olarak budur… Çarpıtmalar, hatalı aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların kendinden geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, bilginler katında ne bühtan, ne fecâattir…
Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan şüphelileri haline gelen kimi bilginler, İbn Haldun'u arayan kaarileri mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar. Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı değerlendirmeler İbn Haldun üzerine her türlü dışsal algıyı da sakatlar. Ve onun sağlıklı olarak algılanmasını engeller.
Elinizdeki kitap işte nakıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuzluklarına bir cevap, bir kıyas, bir nispettir. İşbu eser, sis ve toz bulutu içindeki bir ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. Günümüz sosyal bilimlerine ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam kurucu metoduyla bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz kitabıdır. Hem bu ilim şehrine giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları çekincesiz ortaya koyar.
Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun'un kavramlarını anlamaya ve bunların halkımızın kadim zamanlarındaki tezahür biçimleri ile kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya çalışarak doldurmuştur dersek, hata etmiş sayılmayız... Ve İbn Haldun bir ilim şehriyse Ümit Hassan onun anahtarıdır kaziyyesine varırız buradan.
“Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun yorumlamaya kalkışanların, henüz ilk istasyona varmadan ikram edilen limonatayı afiyetle içip uyutularak soyulacak olan okumayan-bilmeyenlerin, ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışılması görevini ihmal etmemek üzere” yazıyor metinlerini müellif.
İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle çağların üstünde bir etkinliğe maliktir. Eserinin bütünsel incelemeleri onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya koyar. Onun kurduğu devasa sistem ve Ümran İlmi üzerine, eksik araştırmaların gedik kapatıcısı ve ilmin baş belası genellemelerden uzak, bütüncül bir okumaya davet bu kitap…
“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve alimler coğrafyasında bilmeyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları hususunda rivayetler çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn Haldun'u yazsa, o dakika, bu abide alim, Kaf Dağı'nın ardına düşer. Artık ara ki bulasın, ne o alimi, ne İbn Haldun'u…
Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn Haldun'un İlm-ül Ümran ile yaptığı tam olarak budur… Çarpıtmalar, hatalı aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların kendinden geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, bilginler katında ne bühtan, ne fecâattir…
Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan şüphelileri haline gelen kimi bilginler, İbn Haldun'u arayan kaarileri mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar. Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı değerlendirmeler İbn Haldun üzerine her türlü dışsal algıyı da sakatlar. Ve onun sağlıklı olarak algılanmasını engeller.
Elinizdeki kitap işte nakıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuzluklarına bir cevap, bir kıyas, bir nispettir. İşbu eser, sis ve toz bulutu içindeki bir ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. Günümüz sosyal bilimlerine ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam kurucu metoduyla bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz kitabıdır. Hem bu ilim şehrine giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları çekincesiz ortaya koyar.
Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun'un kavramlarını anlamaya ve bunların halkımızın kadim zamanlarındaki tezahür biçimleri ile kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya çalışarak doldurmuştur dersek, hata etmiş sayılmayız... Ve İbn Haldun bir ilim şehriyse Ümit Hassan onun anahtarıdır kaziyyesine varırız buradan.
“Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun yorumlamaya kalkışanların, henüz ilk istasyona varmadan ikram edilen limonatayı afiyetle içip uyutularak soyulacak olan okumayan-bilmeyenlerin, ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışılması görevini ihmal etmemek üzere” yazıyor metinlerini müellif.
İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle çağların üstünde bir etkinliğe maliktir. Eserinin bütünsel incelemeleri onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya koyar. Onun kurduğu devasa sistem ve Ümran İlmi üzerine, eksik araştırmaların gedik kapatıcısı ve ilmin baş belası genellemelerden uzak, bütüncül bir okumaya davet bu kitap…