İbn Haldun'u; tarihçiler "tarih biliminin gerçek kurucusu", sosyologlar sosyolojinin habercisi, siayset bilimciler "çağdaş anlamıyla ilk siyaset bilimci", sosyologlar sosyolojinin ahbercisi, siyaset bilimciler "çağdaş anlamıyla ilk siyaset bilimci"...vb. olarak görmüşlerdir. Oysa kendi akademik disiplininin dar sınırları içinde kalan bütün bu belirlemeler İbn Haldun'u tanımlayamaya yetmez, giderek yalnış tanımlar. İbn Haldun'un ölümsüz yapıtı Mukaddime, ancak tekil disiplinlerin dar bakış açısı aşılıp bütünsel bir yaklaşımla ele alındığında doğru kavranabilir değerlendirilebilir.
Bu bakımdan önemli olan İbn Haldun'un, bir bilimin kendini kurma oluşturma sürecinde bir başlangıç veya önemli bir kavşak noktası olarak ele alınması değildir. Asıl önemlisi söz konusu bilimlerin (tarih, siyasal iktisat, sosyoloji, siayset bilimi, psikoloji) kendilerinin, İbn Haldun'un düşünce sentezinden yararlanarak nasıl ele alınabileceğini araştırmaktır.
İşte bu yapıt, böyle bir yaklaşımla İbn Haldun'u ele almaktadır. Bunun egreği olarak yapıt, öncelikle Mukaddime'nin incelenmesinde varolan yaklaşımların eleştirisiyle başlıyor. İbn Haldun'un metodunun dinamik karakterinin açığa kavuşturulmasıyla devam eden yapıt, asabiyyet ve mülk kavramları ekseninde siyaset teorisinin incelenmesiyle son buluyor.
İbn Haldun'u; tarihçiler "tarih biliminin gerçek kurucusu", sosyologlar sosyolojinin habercisi, siayset bilimciler "çağdaş anlamıyla ilk siyaset bilimci", sosyologlar sosyolojinin ahbercisi, siyaset bilimciler "çağdaş anlamıyla ilk siyaset bilimci"...vb. olarak görmüşlerdir. Oysa kendi akademik disiplininin dar sınırları içinde kalan bütün bu belirlemeler İbn Haldun'u tanımlayamaya yetmez, giderek yalnış tanımlar. İbn Haldun'un ölümsüz yapıtı Mukaddime, ancak tekil disiplinlerin dar bakış açısı aşılıp bütünsel bir yaklaşımla ele alındığında doğru kavranabilir değerlendirilebilir.
Bu bakımdan önemli olan İbn Haldun'un, bir bilimin kendini kurma oluşturma sürecinde bir başlangıç veya önemli bir kavşak noktası olarak ele alınması değildir. Asıl önemlisi söz konusu bilimlerin (tarih, siyasal iktisat, sosyoloji, siayset bilimi, psikoloji) kendilerinin, İbn Haldun'un düşünce sentezinden yararlanarak nasıl ele alınabileceğini araştırmaktır.
İşte bu yapıt, böyle bir yaklaşımla İbn Haldun'u ele almaktadır. Bunun egreği olarak yapıt, öncelikle Mukaddime'nin incelenmesinde varolan yaklaşımların eleştirisiyle başlıyor. İbn Haldun'un metodunun dinamik karakterinin açığa kavuşturulmasıyla devam eden yapıt, asabiyyet ve mülk kavramları ekseninde siyaset teorisinin incelenmesiyle son buluyor.