Karşı kültürün diğer temsilcileri için bile sıra dışı sayılabilecek deneyimleri ve tuhaf zekasıyla Beat Kuşağı'nın
öncülerinden William S. Burroughs'un son demleri ve kedileri: Ruski, Smokey, Fletch, Calico Jane...
Hayatının son on altı yılını kedileriyle Kansas'ta geçiren Burroughs, bu dönemde kedilerini ruhani birer dost
olarak görmeye başlamış ve kendisi üzerindeki etkilerini her fırsatta vurgulamıştı: “Kedilerimle aramdaki ilişki
beni ölümcül ve her şeye nüfuz eden bir cehaletten kurtardı.”
İçerdeki Kedi, Burroughs'un kedi güzellemelerini, rüyalarını ve gördüğü yarı halüsinatif hayalleri bir araya
getirdiği pasajlarıyla Burroughsseverler için olduğu kadar kediseverler için de farklı bir tecrübe olacak alternatif
bir günlük.
“Bu kitap; yazarın hayatının, kendisine kedilerin oynadığı bir sessiz sinema olarak sunulduğu bir alegoridir.
Kedilerin birer kukla olduğunu söylemiyorum. Hiç de öyle değiller. Yaşayan, nefes alıp veren canlılar onlar ve
insan ne zaman başka bir varlığa temas etse üzülüyor: Çünkü sınırları, acıyı, korkuyu ve nihayetinde de ölümü
görüyor. Temasın anlamı budur işte. Bir kediye dokunduğumda bunu görüyor ve gözlerimden yaşlar aktığını fark
ediyorum.”
Karşı kültürün diğer temsilcileri için bile sıra dışı sayılabilecek deneyimleri ve tuhaf zekasıyla Beat Kuşağı'nın
öncülerinden William S. Burroughs'un son demleri ve kedileri: Ruski, Smokey, Fletch, Calico Jane...
Hayatının son on altı yılını kedileriyle Kansas'ta geçiren Burroughs, bu dönemde kedilerini ruhani birer dost
olarak görmeye başlamış ve kendisi üzerindeki etkilerini her fırsatta vurgulamıştı: “Kedilerimle aramdaki ilişki
beni ölümcül ve her şeye nüfuz eden bir cehaletten kurtardı.”
İçerdeki Kedi, Burroughs'un kedi güzellemelerini, rüyalarını ve gördüğü yarı halüsinatif hayalleri bir araya
getirdiği pasajlarıyla Burroughsseverler için olduğu kadar kediseverler için de farklı bir tecrübe olacak alternatif
bir günlük.
“Bu kitap; yazarın hayatının, kendisine kedilerin oynadığı bir sessiz sinema olarak sunulduğu bir alegoridir.
Kedilerin birer kukla olduğunu söylemiyorum. Hiç de öyle değiller. Yaşayan, nefes alıp veren canlılar onlar ve
insan ne zaman başka bir varlığa temas etse üzülüyor: Çünkü sınırları, acıyı, korkuyu ve nihayetinde de ölümü
görüyor. Temasın anlamı budur işte. Bir kediye dokunduğumda bunu görüyor ve gözlerimden yaşlar aktığını fark
ediyorum.”