Yazar kitabını bitirirken diyor ki:
"Konu vardır, yazarını üzer, sıkar, düşündürür, hatta ağlatır için için. Gene konu vardır, yazarını açar, umutlandırır, pespembe ufuklara alır götürür. Takdir edersiniz ki, İDAMLIKLAR sıkıcı bir çalışma. Onu meydana getirirken içimin zaman zaman daraldığını hatırtıyorum. Ama bu konuda susamazdım, gördüklerimi, bildiklerimi kendime saklayamazdım. İnsan toplumlarının asırlardır kanayan ve bir türlü dinmeyen yaraları söz konusuydu. Görmezlikten gelmek, susmak hakkımız değil' Ve Kerim Korcan sımsıcak bir insan sevgisiyle mahkûmlardan şöyle söz açıyor: "Mahkûmlar, benim felaket arkadaşlarım. Mahkûmlar, perişan birçoğunun üstü-başı. Mahkûmlar, sarı tespihler ellerinde. Mahkûmlar, tütün dumanına boğulmuş yüzleri. Geceleri zaten batakta, mahkûmlar, Karanlık gündüzleri.'
Hayat yalnız dışarıda yaşanmaz, dört duvar arasında da sürer. İnsanları mahkûm etmek kolay, insanlara insan gibi yaklaşmak güçtür. Yoksulluk ve bilgisizliğin karanlığa
gömdüğü insanları daha çok sevmek gerekmiyor mu insanlaşmak için...
İLHAN SELÇUK Ufukların kan rengi, güneşin doğuşuyla silinir gider. Ama, idamlıkların kanlı ayak izleri taban taban toprakta kalır. Bunları silip götürecek yağmur yoktur. Bir kısım insanlarımızı dertli göreceğiz, ağlayan anaları dertli göreceğiz, Hep konuşacaklar onlar ağırdan ağırdan. Kin üretecekler, merhamet üretecekler. Toplumda huzur bulamayacağız. Şimdi tarlalarımızı sürerken, demirleri döverken, zorlukların boynunu eğerken, derrıir parmaklıklara da bir göz atamaz mıyız? Orada insanlar var. Bizler onları düşünmeye mecburuz. Onların acılarını acılarımıza katmamak, ancak onlarla, onların sorunlarıyla ilgilenmekle mümkündür. Bir iki çaresini biliyoruz bu derdin. Ama, bu kadarı ateşi söndürmeye yetmiyor, yeteceğe de benzemiyor. Gözlerimiz ufuklara çevrili, gamlı akşamlarda boynumuzu bükmüş, sizlerden bu çağrıya cevap bekliyoruz! İDAMLIKLAR' da bekliyor.
Yazar kitabını bitirirken diyor ki:
"Konu vardır, yazarını üzer, sıkar, düşündürür, hatta ağlatır için için. Gene konu vardır, yazarını açar, umutlandırır, pespembe ufuklara alır götürür. Takdir edersiniz ki, İDAMLIKLAR sıkıcı bir çalışma. Onu meydana getirirken içimin zaman zaman daraldığını hatırtıyorum. Ama bu konuda susamazdım, gördüklerimi, bildiklerimi kendime saklayamazdım. İnsan toplumlarının asırlardır kanayan ve bir türlü dinmeyen yaraları söz konusuydu. Görmezlikten gelmek, susmak hakkımız değil' Ve Kerim Korcan sımsıcak bir insan sevgisiyle mahkûmlardan şöyle söz açıyor: "Mahkûmlar, benim felaket arkadaşlarım. Mahkûmlar, perişan birçoğunun üstü-başı. Mahkûmlar, sarı tespihler ellerinde. Mahkûmlar, tütün dumanına boğulmuş yüzleri. Geceleri zaten batakta, mahkûmlar, Karanlık gündüzleri.'
Hayat yalnız dışarıda yaşanmaz, dört duvar arasında da sürer. İnsanları mahkûm etmek kolay, insanlara insan gibi yaklaşmak güçtür. Yoksulluk ve bilgisizliğin karanlığa
gömdüğü insanları daha çok sevmek gerekmiyor mu insanlaşmak için...
İLHAN SELÇUK Ufukların kan rengi, güneşin doğuşuyla silinir gider. Ama, idamlıkların kanlı ayak izleri taban taban toprakta kalır. Bunları silip götürecek yağmur yoktur. Bir kısım insanlarımızı dertli göreceğiz, ağlayan anaları dertli göreceğiz, Hep konuşacaklar onlar ağırdan ağırdan. Kin üretecekler, merhamet üretecekler. Toplumda huzur bulamayacağız. Şimdi tarlalarımızı sürerken, demirleri döverken, zorlukların boynunu eğerken, derrıir parmaklıklara da bir göz atamaz mıyız? Orada insanlar var. Bizler onları düşünmeye mecburuz. Onların acılarını acılarımıza katmamak, ancak onlarla, onların sorunlarıyla ilgilenmekle mümkündür. Bir iki çaresini biliyoruz bu derdin. Ama, bu kadarı ateşi söndürmeye yetmiyor, yeteceğe de benzemiyor. Gözlerimiz ufuklara çevrili, gamlı akşamlarda boynumuzu bükmüş, sizlerden bu çağrıya cevap bekliyoruz! İDAMLIKLAR' da bekliyor.