İki yıl, sekiz ay ve yirmi sekiz gece. Parmak hesabı yaptığımızda bin bir gece. Çağımızın en usta anlatıcılarından Salman Rushdie, Şehrazad'ın masallarından aldığı motiflerle okurlarını bir masal âlemine götürürken, aslında günümüzün gerçeklerini aktarıyor. Yazarın babası, İbn Rüşd'e olan sevgisinden dolayı Rushdie soyadını almış; şimdi de kendisi İbn Rüşd'ü romanın başkahramanlarından biri yaparak o saygıyı sürdürüyor. Kitapta açıkça belirtilmese de roman 11 Eylül terör olaylarından yola çıkıyor ve o güne çeşitli göndermeler yapıyor.
“Geçmişimize dair bir hikâye bu, o kadar uzun zaman önceden kalma ki bazen buna tarih mi desek, mitoloji mi, bilmiyoruz. Bazılarımız peri masalı diyor. Ama şu konuda hemfikiriz:
Geçmişe dair bir hikâye anlatmak, bugüne dair bir hikâye anlatmak demektir. Bir fanteziyi, hayali bir hikayeyi anlatmak, gerçekler hakkında bir hikâye anlatmanın da yoludur. Bu doğru olmasaydı hikâye anlatmak anlamsız olurdu ve bizler gündelik hayatlarımızda anlamsızlıktan mümkün olduğunca kaçmaya çalışırız. Tarihimizi araştırır ve yeniden anlatırken kendimize sorduğumuz soru şudur: Oradan buraya nasıl geldik?”
İki yıl, sekiz ay ve yirmi sekiz gece. Parmak hesabı yaptığımızda bin bir gece. Çağımızın en usta anlatıcılarından Salman Rushdie, Şehrazad'ın masallarından aldığı motiflerle okurlarını bir masal âlemine götürürken, aslında günümüzün gerçeklerini aktarıyor. Yazarın babası, İbn Rüşd'e olan sevgisinden dolayı Rushdie soyadını almış; şimdi de kendisi İbn Rüşd'ü romanın başkahramanlarından biri yaparak o saygıyı sürdürüyor. Kitapta açıkça belirtilmese de roman 11 Eylül terör olaylarından yola çıkıyor ve o güne çeşitli göndermeler yapıyor.
“Geçmişimize dair bir hikâye bu, o kadar uzun zaman önceden kalma ki bazen buna tarih mi desek, mitoloji mi, bilmiyoruz. Bazılarımız peri masalı diyor. Ama şu konuda hemfikiriz:
Geçmişe dair bir hikâye anlatmak, bugüne dair bir hikâye anlatmak demektir. Bir fanteziyi, hayali bir hikayeyi anlatmak, gerçekler hakkında bir hikâye anlatmanın da yoludur. Bu doğru olmasaydı hikâye anlatmak anlamsız olurdu ve bizler gündelik hayatlarımızda anlamsızlıktan mümkün olduğunca kaçmaya çalışırız. Tarihimizi araştırır ve yeniden anlatırken kendimize sorduğumuz soru şudur: Oradan buraya nasıl geldik?”