Şia tarihinde iki kavramın ve bunlara bağlı olarak da bir kurumun varlığı emperyalist ve Siyonist düşmanın düşünce ve strateji merkezlerinin de itirafı üzere öne çıkarak dikkat çekmektedir: Hüseynî Aşura, Mehdevî İntizâr ve âdil, âlim, bilge, zâhid ve bilinçli Şîa ulemasının (merciliğinin), özelde de Velâyet-i Fakîh kurumunun önderliği. Açık ve gizli düşmanların tamamı da çok doğal olarak entelektüel, politik ve fiziksel saldırı oklarını buraya yöneltmekten geri durmamışlardır. Özellikle günümüzdeki Şîa karşıtı propaganda retoriğinin ve yazılı külliyatın temelinde; Hüseynî yas törenlerinin “bid'at” oluşu, İmam-ı Zaman Hz. Mehdi (a.s.)'ın dünyaya gelmediği ve Velâyet-i Fakîh kurumunun İmam Humeynî'nin ürettiği “politik ve nevzuhur bir tez” olduğu şeklindeki iddialar yer almaktadır.
Elinizdeki kitabın konusu olan “İngiliz Şiîliği” denilen akım da işte tam burada devreye girmekte, daha doğrusu “sokulmaktadır.” Bu akımın tek bir kelime ile özetlenmesi istense, “aşırılık” ifadesi sanırız ki, yeterli olacaktır. Bu hareketin belki de en fazla öne çıkan yönü, Ehl-i Sünnet dünyasında görülen tekfirci ekolün muadili denilecek ölçüde kendi dışındaki Müslümanları kâfir sayması, onların tüm kutsal değerlerine ve sembollerine en pespaye şekilde hakaret ve sövmeyi itikadî umdelerinin en başlarına yerleştirmesidir. Öte yandan, bu hareketin söylem ve eylemlerinin, karşı kutuptaki Selefî tekfirciliği besleyen bir işlevi olduğunu da belirtmek zorundayız. Söz konusu akımın diğer tehlikesi de Şîa sosyolojisinde -ama asla Şiî itikadında değil- görülen başka bir sapkın hareket olan Gulat'ın, bu sözde merciliğin sütresi arkasında gizlenerek, bu akımı kendisine perde yapmasıdır.
Şia tarihinde iki kavramın ve bunlara bağlı olarak da bir kurumun varlığı emperyalist ve Siyonist düşmanın düşünce ve strateji merkezlerinin de itirafı üzere öne çıkarak dikkat çekmektedir: Hüseynî Aşura, Mehdevî İntizâr ve âdil, âlim, bilge, zâhid ve bilinçli Şîa ulemasının (merciliğinin), özelde de Velâyet-i Fakîh kurumunun önderliği. Açık ve gizli düşmanların tamamı da çok doğal olarak entelektüel, politik ve fiziksel saldırı oklarını buraya yöneltmekten geri durmamışlardır. Özellikle günümüzdeki Şîa karşıtı propaganda retoriğinin ve yazılı külliyatın temelinde; Hüseynî yas törenlerinin “bid'at” oluşu, İmam-ı Zaman Hz. Mehdi (a.s.)'ın dünyaya gelmediği ve Velâyet-i Fakîh kurumunun İmam Humeynî'nin ürettiği “politik ve nevzuhur bir tez” olduğu şeklindeki iddialar yer almaktadır.
Elinizdeki kitabın konusu olan “İngiliz Şiîliği” denilen akım da işte tam burada devreye girmekte, daha doğrusu “sokulmaktadır.” Bu akımın tek bir kelime ile özetlenmesi istense, “aşırılık” ifadesi sanırız ki, yeterli olacaktır. Bu hareketin belki de en fazla öne çıkan yönü, Ehl-i Sünnet dünyasında görülen tekfirci ekolün muadili denilecek ölçüde kendi dışındaki Müslümanları kâfir sayması, onların tüm kutsal değerlerine ve sembollerine en pespaye şekilde hakaret ve sövmeyi itikadî umdelerinin en başlarına yerleştirmesidir. Öte yandan, bu hareketin söylem ve eylemlerinin, karşı kutuptaki Selefî tekfirciliği besleyen bir işlevi olduğunu da belirtmek zorundayız. Söz konusu akımın diğer tehlikesi de Şîa sosyolojisinde -ama asla Şiî itikadında değil- görülen başka bir sapkın hareket olan Gulat'ın, bu sözde merciliğin sütresi arkasında gizlenerek, bu akımı kendisine perde yapmasıdır.