“İnmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyla bilin!
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için.”
- Mehmet Akif Ersoy
Kur'an, anlaşılması için gönderilmiştir:
“Andolsun biz, Kur'anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?”
Kamer, 17.
Kur'an'ı anlamak için Okumayanlara:
“Kur'an, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).” Fussılet, 44.
Anlamaları için Araplara Arapça indirilmiştir:
“Böylece biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir.” Şura, 7.
“Eğer biz onu başka dilde bir Kur'an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi. Fussılet, 44.
“(Ey Muhammed!) Biz Onu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.” Duhan, 58.
Ahir Kelam
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Hoca'nın ifadesiyle derim ki, “Selâm Peygamber'e! Allah'ın rahmeti sana olsun ey Peygamber. Selâm ve esenlik, bizim ve Allah'ın salih kullarına da olsun. Şahitlik ederim ki Allah'tan başka Tanrı yoktur. Ve yine şahitlik ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve peygamberidir. Rabbimiz, duamızı kabul eyle! Beni, babamı, anamı, çocuklarımı, akrabalarımı ve bütün insanları, hesaba çekilecekleri o müthiş günde affeyle! Son duamız, “Hamd, O'na mahsustur. O'ndan geldik, yine O'na döneceğiz.”
“İnmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyla bilin!
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için.”
- Mehmet Akif Ersoy
Kur'an, anlaşılması için gönderilmiştir:
“Andolsun biz, Kur'anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?”
Kamer, 17.
Kur'an'ı anlamak için Okumayanlara:
“Kur'an, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).” Fussılet, 44.
Anlamaları için Araplara Arapça indirilmiştir:
“Böylece biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir.” Şura, 7.
“Eğer biz onu başka dilde bir Kur'an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi. Fussılet, 44.
“(Ey Muhammed!) Biz Onu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.” Duhan, 58.
Ahir Kelam
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Hoca'nın ifadesiyle derim ki, “Selâm Peygamber'e! Allah'ın rahmeti sana olsun ey Peygamber. Selâm ve esenlik, bizim ve Allah'ın salih kullarına da olsun. Şahitlik ederim ki Allah'tan başka Tanrı yoktur. Ve yine şahitlik ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve peygamberidir. Rabbimiz, duamızı kabul eyle! Beni, babamı, anamı, çocuklarımı, akrabalarımı ve bütün insanları, hesaba çekilecekleri o müthiş günde affeyle! Son duamız, “Hamd, O'na mahsustur. O'ndan geldik, yine O'na döneceğiz.”