“Ateş düştüğü yeri yakar,” der atalar. Elhak doğrudur. Lakin her atasözünde olduğu gibi bunun kapsamı dışında kalan durumlar, yani istisnalar vardır. Nitekim bu yargıyı doğrularcasına, ateşin düştüğü yeri aşarak dalga dalga yayılmak suretiyle alevleriyle etrafındakileri kavuruşunu bu kitapla birlikte bir kez daha gözler önüne sermektedir yazar. Yalın bir dil ve akıcı bir üslupla kaleme aldığı eser okuyucuya ateşin düştüğü yere yakın olmanın yol açtığı ıstırap duygusunu tattırmakla kalmayıp adeta olayın kahramanlarından biri olduğu hissini de yaşatmaktadır. Dahası, yine eskilerin tabiriyle, “nar'ı nur'a/ateşi ışığa dönüştürmenin” sihirli formülü olan “sevgi”nin gücünü ve değerini zihinlere kazıyacak ustalıkla işlenmiş detaylara yer vermek suretiyle o, acı ve sevgi gibi iki uç kavramın yansımalarını aynı metin içerisinde eritmeyi başarmaktadır.
- Doç. Dr. Salih Çift
Nedir intihar? Kendini yok ederek izler bırakmak değil mi?Ama ne tür izler, yankılar belirir-bilemez giden. Peki ya gözlemleyebilse-öldükten sonra?Yazara teşekkür ederim -bu soruları sordurup süreçlere ilgiyle tanık olmamı sağladığı, yaşattığı için.Şiir ve öyküleriyle tanıdığım Muhsine Arda'dan etkileyici bir roman.
- Tarık Günersel
Genç bir insan neden ölmek ister? Mutsuzluktan mı? Yalnızlıktan mı? Neden ölmek istediğini bile bilmezken neden kendisini öldürür bir insan? Ölerek, bir zamanlar yaşamış olduğunu kanıtlamaya mı çalışır? Arkasında bıraktığı yakınlarına, annesine, babasına, akrabalarına, arkadaşlarına, mimiksiz bütün yüzlere ölümünün ardından, onun ölümüne üzülerek de olsa, sahici bir yaşam kıpırtısı verip veremediğini mi merak eder? Deneysel olarak yokluğundan sonra olanları gözlemleyebilmek için kendini öldürür mü genç bir insan? Muhsine Arda'nın romanı ironik bir dille yaşamın ve varlığın anlamının sorgulanmadığı şu günlerde yapmacık, bizim olmayan, ama bizimmiş gibi yaptığımız bir sosyo- kültürel alanın hepimizin hareketini, bütün eylem biçimlerini nasıl kısıtladığının, nasıl tek tip tepkilere yol açtığının, yaşamlarımızı kendi istediği yönde nasıl yönlendirdiğinin ve bir biçim vermek istediğinin bir kez daha fark edilmesini istiyor.
- Zehra Betül Yazıcı
“Ateş düştüğü yeri yakar,” der atalar. Elhak doğrudur. Lakin her atasözünde olduğu gibi bunun kapsamı dışında kalan durumlar, yani istisnalar vardır. Nitekim bu yargıyı doğrularcasına, ateşin düştüğü yeri aşarak dalga dalga yayılmak suretiyle alevleriyle etrafındakileri kavuruşunu bu kitapla birlikte bir kez daha gözler önüne sermektedir yazar. Yalın bir dil ve akıcı bir üslupla kaleme aldığı eser okuyucuya ateşin düştüğü yere yakın olmanın yol açtığı ıstırap duygusunu tattırmakla kalmayıp adeta olayın kahramanlarından biri olduğu hissini de yaşatmaktadır. Dahası, yine eskilerin tabiriyle, “nar'ı nur'a/ateşi ışığa dönüştürmenin” sihirli formülü olan “sevgi”nin gücünü ve değerini zihinlere kazıyacak ustalıkla işlenmiş detaylara yer vermek suretiyle o, acı ve sevgi gibi iki uç kavramın yansımalarını aynı metin içerisinde eritmeyi başarmaktadır.
- Doç. Dr. Salih Çift
Nedir intihar? Kendini yok ederek izler bırakmak değil mi?Ama ne tür izler, yankılar belirir-bilemez giden. Peki ya gözlemleyebilse-öldükten sonra?Yazara teşekkür ederim -bu soruları sordurup süreçlere ilgiyle tanık olmamı sağladığı, yaşattığı için.Şiir ve öyküleriyle tanıdığım Muhsine Arda'dan etkileyici bir roman.
- Tarık Günersel
Genç bir insan neden ölmek ister? Mutsuzluktan mı? Yalnızlıktan mı? Neden ölmek istediğini bile bilmezken neden kendisini öldürür bir insan? Ölerek, bir zamanlar yaşamış olduğunu kanıtlamaya mı çalışır? Arkasında bıraktığı yakınlarına, annesine, babasına, akrabalarına, arkadaşlarına, mimiksiz bütün yüzlere ölümünün ardından, onun ölümüne üzülerek de olsa, sahici bir yaşam kıpırtısı verip veremediğini mi merak eder? Deneysel olarak yokluğundan sonra olanları gözlemleyebilmek için kendini öldürür mü genç bir insan? Muhsine Arda'nın romanı ironik bir dille yaşamın ve varlığın anlamının sorgulanmadığı şu günlerde yapmacık, bizim olmayan, ama bizimmiş gibi yaptığımız bir sosyo- kültürel alanın hepimizin hareketini, bütün eylem biçimlerini nasıl kısıtladığının, nasıl tek tip tepkilere yol açtığının, yaşamlarımızı kendi istediği yönde nasıl yönlendirdiğinin ve bir biçim vermek istediğinin bir kez daha fark edilmesini istiyor.
- Zehra Betül Yazıcı