(3 Kitap Set)
Kenz-ul Ervah - Ruhların Sırrı
Kenz-ul Hayat - Hayatın Sırrı
Kenz-ul Alem - Alemin Sırrı
Kenz-ul Ervah - Ruhların Sırrı
İnsan yüzyıllardır “Hakikati” aradı...
Peki ne buldu?
Bu yolda öncelikle hep “maddeyi” anlaması gerektiğini düşündü. Ta ki bir gün “Kuantum Mekaniği Fiziği Yasaları” ortaya çıkana dek. İşte o zaman tüm gerçeklik yerle bir oldu.
- Zaman’ın bir illüzyon olduğu anlaşıldı.
- Mekân’ın bir illüzyon olduğu anlaşıldı.
- Zaman ve mekâna bağlı olan maddenin de illüzyon olduğu anlaşıldı.
Şimdi sıkı durun!
Eğer bu saydıklarımız maddesel gerçeklikse ve ölümü de bu gerçekliğe dayandırıyorsak ortaya çok ilginç ve net bir bilgi çıkıyor:
ÖLÜM DE BİR İLLÜZYON!
Klasik fizik, maddeyi tanımlayarak bir evren modeli sundu yüzlerce yıl. Ancak kuantum yasaları klasik fiziği alt üst etti. Zamanı ters düz etti! Atomaltına inildiğinde başka bir gerçeklik ortaya çıktı. Evreni oluşturan tüm parçacıkların en temel zerreleri, bilinçle etkileşim içindeydi! Anlaşılması gereken, keşfedilmesi gereken bilinçti! Çünkü evrenin itici gücü bilinçti! Evren bilinci değil, bilinç evreni tezahür ettiriyordu. Peki neydi bilinç? Bilinç, ruhun bilici hakikati...
İBLİS YİNE SAHNEDE!
Ve bu sefer hedefi insan bilinci. İblis cennette ne demişti Adem’e? “Ey Âdem, sana ölümsüzlük ağacını ve çökmesi mümkün olmayan hükümranlığı göstereyim mi?”
Ve Şeytan, tekrar ölümsüzlük vaadi ile karşımızda. Yılanın uzattığı son elma, dijital ölümsüzlük yalanı. Oysa insan öz hakikatini bir hatırlasa. Ezeli ve ebedi olan Ruh’u ile zaten ölümsüz olduğunu kavrasa...
İnsan, Evren’in şekillendirilmesinde yaratıcısının “Mutlak Bilincine” ortak bir bilinçle yaratıldı. Çünkü O, yeryüzünde Yaradan’ın halifesi. İblis, işte tam da bu nedenle bilincimizi ele geçirmek istiyor!
Her şeyi gören bilincin vasıtasıyla, şahitlik ettim bizzat göklerin görünmez yüzüne ve tefekkür yoluyla eriştim “Hakikat Bilgisi”ne. İşte bu bilişle yazıyorum tüm bu mısraları. (HERMES)
Kenz-ul Hayat - Hayatın Sırrı
İnsanın insan kalmak için verdiği hüzünlü ve tümüyle acımasız bir savaş. En acı olan da insanın gözlerinin bağlanmış, kulaklarının tıkanmış olması. Düşmanın hiçbir acıması yok. Çünkü karşımızdaki insan değil. Başka bir soyun, soyumuzu kurutmak için verdiği kararlı ve planlı bir savaş bu. Çocuklarımız dahil hepimizi doğrudan ilgilendiren ve binlerce yıldır devam eden mücadelenin son perdesi sahneleniyor. Peki çaresiz miyiz? Sahipsiz miyiz? Önce ne olup bittiğini anlamalıyız. Uzun zamandır komplo teorisyeni diyerek küçümsenen insanların dile getirdiği bu savaş, 2019 pandemisi ile birlikte gerçek etkisini hissettirmeye başladı. Ne olup bittiğini anlamak için tarihin başına gitmemiz gerekiyor. Ta en başa, yaratılış anımıza... Mitolojileri ve kutsal metinleri doğru okuduğumuzda gözümüzdeki perde aralanacak, kulağımızdaki pas silinecek. Cennetten yeryüzüne inen insanın, en eski ve eskimeyen düşmanı olan soy ile verdiği savaş günümüzde hâlâ devam ediyor. Büyük fotoğrafı kitabımızın sayfalarında ilerledikçe göreceksiniz. Cevaplarını aradığımız sorular şunlar: - İnsanlık binlerce yıldır mitolojiler, kutsal kitaplar ve peygamberlerin sözleriyle insanoğlunun düşmanı olan soy hakkında nasıl uyarıldı? - Kur’an-ı Kerim günümüz insanına firavunları neden anlatma gereği duydu? Günümüzdeki pagan elitlerin geçmişin firavunları ile ilgisi ne? İnsan fıtratını hedef alan nüfus azaltma projelerinin arkasında kimler var? İlk operasyon Enok kitabında nasıl anlatılıyor? Enok kitabına göre gökten inen gözcüler kesin olarak yasaklanmasına rağmen insan kızlarıyla çiftleşti ve zalim bir soyun doğmasına neden oldu. Gözcülerin yaptığı nasıl bir operasyondu? Tufan bu soyu yok etmek için mi geldi? Hakikati örtmek için 4 yüzyılda İznik’te toplanan heyet, dini metinlere ilk küresel müdahaleyi nasıl organize etti? Kendilerine elitl diyenler endüstriyel gıda, cinsiyetsizleştirme operasyonları ve birçok kritik müdahale ile insan genetiği ve varlığını nasıl tehdit ediyor? Savaş günümüzde teknoloji üzerinden mi yürütülüyor? Transhümanizm yoksa insan fıtratına yönelik olan bu operasyonunun adı mı? Bugün şeytanın oyun sahasına dönüşen Silikon vadisi “ölümsüzlük” yalanını teknolojiyi kullanarak nasıl servis ediyor?
Kenz-ul Alem - Alemin Sırrı
DOĞUM NEDİR?
ÖLÜM NEDİR?
NEREDEN GELİYORUZ?
NE YAŞIYORUZ?
NEREYE GİDİYORUZ?
Gerçek diye gördüklerimizin önündeki perde aralanıyor.
Artık sonsuzlukla yüzleşme zamanı geldi.
- Dürtülerimizden duygularımıza, aşkımızdan melankolimize kadar
Her şey sadece bir hologram olabilir mi?
- Beynimiz, evrenin derinliklerinden yansıyan frekansları alıp matematiksel bir gerçeklik oluşturuyor olabilir mi?
- Peki, bu hayat sadece elektriksel sinyallerden mi ibaret? Yoksa ruhumuza işlenen galaktik bir rüyanın içinde miyiz?
Aslında “Ölümden sonra hayat var mı?” sorusu artık farklı şekillerde sorulmaya başlandı:
- Burada, şu an, bu anın içinde gerçekten yaşıyor muyuz?
- Bu dünya, sınırları çizilmiş bir rüya alanı ve bizler, başka boyutlardan yönetilen birer hologram parçaları mıyız?
Bizler duyularla sınırlandırıldığımız bir âlemin yolcularıyız. Avatar bedenlerimizle ölümlü varlıklar olarak algılanabiliriz ama aslında sonsuzluğun içinde “tek ve bir” olan kaynaktan kopmuş fraktallarız.
Evrenin zamansal, mekânsal ve maddesel gerçekliklerinin sadece birer illüzyon olduğunu düşünebiliyor musunuz? Ya da bedenimizin maddesel gerçekliğinin ne olduğunu?
Bu kitap sıradan düşünceleri sarsacak, evrenin gerçek doğasını sorgulatacak ve bundan sonra yeni sorular sorulmaya başlanacak: MATRIX filminde olduğu gibi her şey öldüğümüzde mi sona eriyor? Yoksa gerçek boyutumuzda uyanmak mı gerekiyor? Belki de bu hayat sadece mükemmel bir rüya, büyük bir hayal.
Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı. (ANKEBUT 29/64)
Bu kitap sizi gerçek sandığınızın ötesine taşıyacak, düşündürecek ve sonsuzluğun içinde yeni bir yolculuğa çıkaracak.
Hazır mısınız?
(3 Kitap Set)
Kenz-ul Ervah - Ruhların Sırrı
Kenz-ul Hayat - Hayatın Sırrı
Kenz-ul Alem - Alemin Sırrı
Kenz-ul Ervah - Ruhların Sırrı
İnsan yüzyıllardır “Hakikati” aradı...
Peki ne buldu?
Bu yolda öncelikle hep “maddeyi” anlaması gerektiğini düşündü. Ta ki bir gün “Kuantum Mekaniği Fiziği Yasaları” ortaya çıkana dek. İşte o zaman tüm gerçeklik yerle bir oldu.
- Zaman’ın bir illüzyon olduğu anlaşıldı.
- Mekân’ın bir illüzyon olduğu anlaşıldı.
- Zaman ve mekâna bağlı olan maddenin de illüzyon olduğu anlaşıldı.
Şimdi sıkı durun!
Eğer bu saydıklarımız maddesel gerçeklikse ve ölümü de bu gerçekliğe dayandırıyorsak ortaya çok ilginç ve net bir bilgi çıkıyor:
ÖLÜM DE BİR İLLÜZYON!
Klasik fizik, maddeyi tanımlayarak bir evren modeli sundu yüzlerce yıl. Ancak kuantum yasaları klasik fiziği alt üst etti. Zamanı ters düz etti! Atomaltına inildiğinde başka bir gerçeklik ortaya çıktı. Evreni oluşturan tüm parçacıkların en temel zerreleri, bilinçle etkileşim içindeydi! Anlaşılması gereken, keşfedilmesi gereken bilinçti! Çünkü evrenin itici gücü bilinçti! Evren bilinci değil, bilinç evreni tezahür ettiriyordu. Peki neydi bilinç? Bilinç, ruhun bilici hakikati...
İBLİS YİNE SAHNEDE!
Ve bu sefer hedefi insan bilinci. İblis cennette ne demişti Adem’e? “Ey Âdem, sana ölümsüzlük ağacını ve çökmesi mümkün olmayan hükümranlığı göstereyim mi?”
Ve Şeytan, tekrar ölümsüzlük vaadi ile karşımızda. Yılanın uzattığı son elma, dijital ölümsüzlük yalanı. Oysa insan öz hakikatini bir hatırlasa. Ezeli ve ebedi olan Ruh’u ile zaten ölümsüz olduğunu kavrasa...
İnsan, Evren’in şekillendirilmesinde yaratıcısının “Mutlak Bilincine” ortak bir bilinçle yaratıldı. Çünkü O, yeryüzünde Yaradan’ın halifesi. İblis, işte tam da bu nedenle bilincimizi ele geçirmek istiyor!
Her şeyi gören bilincin vasıtasıyla, şahitlik ettim bizzat göklerin görünmez yüzüne ve tefekkür yoluyla eriştim “Hakikat Bilgisi”ne. İşte bu bilişle yazıyorum tüm bu mısraları. (HERMES)
Kenz-ul Hayat - Hayatın Sırrı
İnsanın insan kalmak için verdiği hüzünlü ve tümüyle acımasız bir savaş. En acı olan da insanın gözlerinin bağlanmış, kulaklarının tıkanmış olması. Düşmanın hiçbir acıması yok. Çünkü karşımızdaki insan değil. Başka bir soyun, soyumuzu kurutmak için verdiği kararlı ve planlı bir savaş bu. Çocuklarımız dahil hepimizi doğrudan ilgilendiren ve binlerce yıldır devam eden mücadelenin son perdesi sahneleniyor. Peki çaresiz miyiz? Sahipsiz miyiz? Önce ne olup bittiğini anlamalıyız. Uzun zamandır komplo teorisyeni diyerek küçümsenen insanların dile getirdiği bu savaş, 2019 pandemisi ile birlikte gerçek etkisini hissettirmeye başladı. Ne olup bittiğini anlamak için tarihin başına gitmemiz gerekiyor. Ta en başa, yaratılış anımıza... Mitolojileri ve kutsal metinleri doğru okuduğumuzda gözümüzdeki perde aralanacak, kulağımızdaki pas silinecek. Cennetten yeryüzüne inen insanın, en eski ve eskimeyen düşmanı olan soy ile verdiği savaş günümüzde hâlâ devam ediyor. Büyük fotoğrafı kitabımızın sayfalarında ilerledikçe göreceksiniz. Cevaplarını aradığımız sorular şunlar: - İnsanlık binlerce yıldır mitolojiler, kutsal kitaplar ve peygamberlerin sözleriyle insanoğlunun düşmanı olan soy hakkında nasıl uyarıldı? - Kur’an-ı Kerim günümüz insanına firavunları neden anlatma gereği duydu? Günümüzdeki pagan elitlerin geçmişin firavunları ile ilgisi ne? İnsan fıtratını hedef alan nüfus azaltma projelerinin arkasında kimler var? İlk operasyon Enok kitabında nasıl anlatılıyor? Enok kitabına göre gökten inen gözcüler kesin olarak yasaklanmasına rağmen insan kızlarıyla çiftleşti ve zalim bir soyun doğmasına neden oldu. Gözcülerin yaptığı nasıl bir operasyondu? Tufan bu soyu yok etmek için mi geldi? Hakikati örtmek için 4 yüzyılda İznik’te toplanan heyet, dini metinlere ilk küresel müdahaleyi nasıl organize etti? Kendilerine elitl diyenler endüstriyel gıda, cinsiyetsizleştirme operasyonları ve birçok kritik müdahale ile insan genetiği ve varlığını nasıl tehdit ediyor? Savaş günümüzde teknoloji üzerinden mi yürütülüyor? Transhümanizm yoksa insan fıtratına yönelik olan bu operasyonunun adı mı? Bugün şeytanın oyun sahasına dönüşen Silikon vadisi “ölümsüzlük” yalanını teknolojiyi kullanarak nasıl servis ediyor?
Kenz-ul Alem - Alemin Sırrı
DOĞUM NEDİR?
ÖLÜM NEDİR?
NEREDEN GELİYORUZ?
NE YAŞIYORUZ?
NEREYE GİDİYORUZ?
Gerçek diye gördüklerimizin önündeki perde aralanıyor.
Artık sonsuzlukla yüzleşme zamanı geldi.
- Dürtülerimizden duygularımıza, aşkımızdan melankolimize kadar
Her şey sadece bir hologram olabilir mi?
- Beynimiz, evrenin derinliklerinden yansıyan frekansları alıp matematiksel bir gerçeklik oluşturuyor olabilir mi?
- Peki, bu hayat sadece elektriksel sinyallerden mi ibaret? Yoksa ruhumuza işlenen galaktik bir rüyanın içinde miyiz?
Aslında “Ölümden sonra hayat var mı?” sorusu artık farklı şekillerde sorulmaya başlandı:
- Burada, şu an, bu anın içinde gerçekten yaşıyor muyuz?
- Bu dünya, sınırları çizilmiş bir rüya alanı ve bizler, başka boyutlardan yönetilen birer hologram parçaları mıyız?
Bizler duyularla sınırlandırıldığımız bir âlemin yolcularıyız. Avatar bedenlerimizle ölümlü varlıklar olarak algılanabiliriz ama aslında sonsuzluğun içinde “tek ve bir” olan kaynaktan kopmuş fraktallarız.
Evrenin zamansal, mekânsal ve maddesel gerçekliklerinin sadece birer illüzyon olduğunu düşünebiliyor musunuz? Ya da bedenimizin maddesel gerçekliğinin ne olduğunu?
Bu kitap sıradan düşünceleri sarsacak, evrenin gerçek doğasını sorgulatacak ve bundan sonra yeni sorular sorulmaya başlanacak: MATRIX filminde olduğu gibi her şey öldüğümüzde mi sona eriyor? Yoksa gerçek boyutumuzda uyanmak mı gerekiyor? Belki de bu hayat sadece mükemmel bir rüya, büyük bir hayal.
Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı. (ANKEBUT 29/64)
Bu kitap sizi gerçek sandığınızın ötesine taşıyacak, düşündürecek ve sonsuzluğun içinde yeni bir yolculuğa çıkaracak.
Hazır mısınız?