"İslâm düşüncesinin esaslarını ve hususiyetlerini" belirlemek elbetteki zaruridir. Birçok sebebi vardır bunun. İslâm düşüncesinin esaslarını ve hususiyetlerini belirlemek zorunludur, çünkü her Müslüman'ın mevcudat ile alakalı kuşatıcı bir açıklamaya ihtiyacı vardır. Ancak bu anlayış çerçevesi dahilinde mevcudatla ilgi kurabilir ve çalışmasını yürütebilir. Elbette Müslümanın birlikte hareket halinde bulunduğu büyük gerçeklerin mahiyetini anlayabilmesi için bunlarla ilgili açıklamalara ihtiyacı olacaktır. Uluhiyyet gerçeğini, kulluk gerçeğini (bu gerçekte kâinatı, hayatı ve insanı içine alır.), vs. Bunlarla Müslümanın arasındaki hareket ve irtibatın mahiyetinin iyice bilinmesi için kâinatla ilgili kuşatıcı bir açıklama gerekir. Ayrıca bu kâinatın varlığı içerisinde insanın ana gerçeği oluşturduğu ve insanın bu varlıklar aleminin gayesinin mahiyetinin bilinmesi için, Müslümanın kâinat hakkındaki alemşümul açıklamayı bilmesi zaruridir. Bu gerçek bilindikten sonra, ancak insanın yeryüzündeki fonksiyonu ve özelliklerinin sınırı belirtilebilir. Bu arada insan ile bütün kâinatı yaratan Allah arasındaki ilişkinin sınırı çizilebilir. Bu açıklama zarûridir. Zira bu âlemşümûl açıklama ve insanın kâinatın özünü teşkil edişindeki gerçekle birlikte insan varlığının son gayesi üzerindeki gerçeğin bilinmesi ve Müslüman'ın hayat sistemi belirlenir. Müslüman'ın bu sistem dahilinde tahakkuk ettireceği prensipler ortaya çıkar. İnsan hayatına hükmeden nizam çeşidinin ancak bu saydığımız hususlardaki âlemşümûl bir açıklama ile belirlenebilir. Aslında hayatta hükmedecek nizamında böyle bir açıklama tarzından doğması çok önemlidir. Yoksa ortaya çıkacak nizamın yapmacık, köksüz, temellere kadar inmeyen sığ bir nizam olması gayet tabiidir. Ve böyle bir nizamın hakim olmasına düşünüleceği devre "insanlığın" felâket devri olacaktır. Ayrıca ortaya çıkan bu nizam ile beşer fıtratı arasındaki çatışmalar son derece dehşetengiz olacaktır. İnsanlığın gerçek ihtiyaçları ile çatışacaktır. Tıpkı günümüz dünyasında yeryüzünün her tarafına hakim olan ve özellikle ilerlemiş milletler olarak adlandırılan ülkelerde görülen sistemler gibi.
"İslâm düşüncesinin esaslarını ve hususiyetlerini" belirlemek elbetteki zaruridir. Birçok sebebi vardır bunun. İslâm düşüncesinin esaslarını ve hususiyetlerini belirlemek zorunludur, çünkü her Müslüman'ın mevcudat ile alakalı kuşatıcı bir açıklamaya ihtiyacı vardır. Ancak bu anlayış çerçevesi dahilinde mevcudatla ilgi kurabilir ve çalışmasını yürütebilir. Elbette Müslümanın birlikte hareket halinde bulunduğu büyük gerçeklerin mahiyetini anlayabilmesi için bunlarla ilgili açıklamalara ihtiyacı olacaktır. Uluhiyyet gerçeğini, kulluk gerçeğini (bu gerçekte kâinatı, hayatı ve insanı içine alır.), vs. Bunlarla Müslümanın arasındaki hareket ve irtibatın mahiyetinin iyice bilinmesi için kâinatla ilgili kuşatıcı bir açıklama gerekir. Ayrıca bu kâinatın varlığı içerisinde insanın ana gerçeği oluşturduğu ve insanın bu varlıklar aleminin gayesinin mahiyetinin bilinmesi için, Müslümanın kâinat hakkındaki alemşümul açıklamayı bilmesi zaruridir. Bu gerçek bilindikten sonra, ancak insanın yeryüzündeki fonksiyonu ve özelliklerinin sınırı belirtilebilir. Bu arada insan ile bütün kâinatı yaratan Allah arasındaki ilişkinin sınırı çizilebilir. Bu açıklama zarûridir. Zira bu âlemşümûl açıklama ve insanın kâinatın özünü teşkil edişindeki gerçekle birlikte insan varlığının son gayesi üzerindeki gerçeğin bilinmesi ve Müslüman'ın hayat sistemi belirlenir. Müslüman'ın bu sistem dahilinde tahakkuk ettireceği prensipler ortaya çıkar. İnsan hayatına hükmeden nizam çeşidinin ancak bu saydığımız hususlardaki âlemşümûl bir açıklama ile belirlenebilir. Aslında hayatta hükmedecek nizamında böyle bir açıklama tarzından doğması çok önemlidir. Yoksa ortaya çıkacak nizamın yapmacık, köksüz, temellere kadar inmeyen sığ bir nizam olması gayet tabiidir. Ve böyle bir nizamın hakim olmasına düşünüleceği devre "insanlığın" felâket devri olacaktır. Ayrıca ortaya çıkan bu nizam ile beşer fıtratı arasındaki çatışmalar son derece dehşetengiz olacaktır. İnsanlığın gerçek ihtiyaçları ile çatışacaktır. Tıpkı günümüz dünyasında yeryüzünün her tarafına hakim olan ve özellikle ilerlemiş milletler olarak adlandırılan ülkelerde görülen sistemler gibi.