Allah insanlara iki türlü peygamber göndermiştir: Bunlardan birincisi batıni peygamberdir ki, bu akıldır. İkincisi ise, zahiri olanıdır; bu da açıktan gönderilen peygamberdir. Öncelikli olarak batıni peygamber olan akıldan yararlanamayan insanın zahiri peygamberden yararlanması mümkün değildir. Çünkü batıni peygamber olan akıl, zahiri peygamberin davasının, iddiasının doğru olup olmadığını kavrar. Eğer aklın etkinliği olmazsa, zahiri peygamberin söyledikleri delîl niteliği taşımaz. Bunun içindir ki, Yüce Allah, vahdaniyeti (Bir'liği) ve rasüllerinin peygamberliklerinin sıhhati konusunda kuşkuya düşen kimseleri akla havale etmiştir. Onların doğruluklarını öğrenme ve anlama konusunda ona başvurmalarını emretmiştir.
Bu bakımdan akıl hükümdar, dîn (vahiy) onun veziri konumundadır. Akıl olmazsa, din (vahiy) varlığını ve bekasını te'min edemez. Dîn (vahiy) de olmasaydı, akıl şaşırır kalırdı. Bunların ikisinin bir araya gelip ittifak oluşturmaları ise, Yüce Allah'ın buyurduğu gibi: “Nur üzerine nur'dur.” [Nur, 35].
Allah insanlara iki türlü peygamber göndermiştir: Bunlardan birincisi batıni peygamberdir ki, bu akıldır. İkincisi ise, zahiri olanıdır; bu da açıktan gönderilen peygamberdir. Öncelikli olarak batıni peygamber olan akıldan yararlanamayan insanın zahiri peygamberden yararlanması mümkün değildir. Çünkü batıni peygamber olan akıl, zahiri peygamberin davasının, iddiasının doğru olup olmadığını kavrar. Eğer aklın etkinliği olmazsa, zahiri peygamberin söyledikleri delîl niteliği taşımaz. Bunun içindir ki, Yüce Allah, vahdaniyeti (Bir'liği) ve rasüllerinin peygamberliklerinin sıhhati konusunda kuşkuya düşen kimseleri akla havale etmiştir. Onların doğruluklarını öğrenme ve anlama konusunda ona başvurmalarını emretmiştir.
Bu bakımdan akıl hükümdar, dîn (vahiy) onun veziri konumundadır. Akıl olmazsa, din (vahiy) varlığını ve bekasını te'min edemez. Dîn (vahiy) de olmasaydı, akıl şaşırır kalırdı. Bunların ikisinin bir araya gelip ittifak oluşturmaları ise, Yüce Allah'ın buyurduğu gibi: “Nur üzerine nur'dur.” [Nur, 35].