2029 yılının Aralık ayının soğuk bir gününde Anadolu Federe Cumhuriyeti'nin Batı Marmara Eyaleti'nde Samet isimli bir adam bir zamanlar Haydarpaşa Limanının olduğu yerden boğazın karşı tarafına bakar. Baktığı yönde çiseleyen yağmurun altında camileri, kubbeleri ve kuleleriyle tarihi yarım adanın yüzlerce yıldır değişmeyen silueti ve hemen devamında Kabataş'tan başlayıp boğazın kuzeyine doğru devam eden gökyüzüne yükselen ışıktan bir huzme bulunmaktadır. Bu belli belirsiz bir yoğunluktaki ışık huzmesi aslında geçilmesi imkânsız olan bir duvardır. Geçmiş zamanların görkemli Bizans şehrini koruyan taştan surlardan farkı taş ve çimentodan değil lazer ışınlarından inşa edilmiş olmasıdır. Duvarın arkasında bir milyona yakın nüfusuyla adına Yeni İstanbul denen dünyanın en yaşanılası ve havalı şehri vardır.
Bu kitap o puslu ve soğuk Aralık gününde gökyüzüne bir perde gibi yükselen bu duvarına ardına bakmakta ve işgal altındaki bir şehrin hikâyesini anlatmaktadır.
2029 yılının Aralık ayının soğuk bir gününde Anadolu Federe Cumhuriyeti'nin Batı Marmara Eyaleti'nde Samet isimli bir adam bir zamanlar Haydarpaşa Limanının olduğu yerden boğazın karşı tarafına bakar. Baktığı yönde çiseleyen yağmurun altında camileri, kubbeleri ve kuleleriyle tarihi yarım adanın yüzlerce yıldır değişmeyen silueti ve hemen devamında Kabataş'tan başlayıp boğazın kuzeyine doğru devam eden gökyüzüne yükselen ışıktan bir huzme bulunmaktadır. Bu belli belirsiz bir yoğunluktaki ışık huzmesi aslında geçilmesi imkânsız olan bir duvardır. Geçmiş zamanların görkemli Bizans şehrini koruyan taştan surlardan farkı taş ve çimentodan değil lazer ışınlarından inşa edilmiş olmasıdır. Duvarın arkasında bir milyona yakın nüfusuyla adına Yeni İstanbul denen dünyanın en yaşanılası ve havalı şehri vardır.
Bu kitap o puslu ve soğuk Aralık gününde gökyüzüne bir perde gibi yükselen bu duvarına ardına bakmakta ve işgal altındaki bir şehrin hikâyesini anlatmaktadır.