Kapitalist Süreç ve Türkiye'de Temel Sorunlar, Demokrasi, Kürtler ve AB

Stok Kodu:
9789759010812
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
175
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2009-08
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
9789759010812
500277
Kapitalist Süreç ve Türkiye'de Temel Sorunlar, Demokrasi, Kürtler ve AB
Kapitalist Süreç ve Türkiye'de Temel Sorunlar, Demokrasi, Kürtler ve AB
12.00

Genç İttihatçı Mustafa Kemal 1919'da, İngiliz vizesi ve padişahın oluru ile Topal Osman vs. Çetelerin güvenkiğinde Anatolia ve Mezopotamya'ya geçti. Amasya tamiminde "Kürtlere muhtariyet" ile yanılttı, projelerine malzeme etti. Koçgiri Alevi Kürt aşiretleri biat etmedi. Buna rağmen "Koçgirliler çapulcu, ingilizlerin işbirlikçisi" diye suçlandı.

"Halka rağmen halk için!" politikasının temsilcisi New-İttihatçılar, yaprağı bile kıpırdatmayacak bir reflekle, Türkiye'nin 'ötekileri'ni temizlemekle yetinmedi, birbirlerini de öldürmekten geri durmadı.. İkinci Dünya savaşı yıllarında, daha evvel gerçekleştirdikleri soykırımlar ile birbirlerinden kötü ünlü feyizler alan Almanya ve Türkiye'nin flörtleri hiç de sıradan değildi.

İki dönem iktidar değil, hükümet olan Demokrat Parti'ye karşı ; 1950 'lerin sonunda gelenekselleşen Türk darbe tarihlerine, yeni bir halka daha eklendi. Yassıada yargılamaları ile Başbakan Adnan Menderes dahil, Demokrat Parti'nin üç yetkilisini astılar. Sonra da Topkapı'ya taşınan mezarları devlet töreni ile "türbe" ilan edildi. Yanına da 1993 'de zehirledikleri Özal'ınkini " anıt mezar" diye oturttular! 1919 ' da Ermeni Katliamının sorumlusu ve idam hükümlüsü Talat Paşa' nın cenazesini de Almanya ' dan getirip Şişli Abide-i Hürriyet' kemiklerini yerleştirdiklerini de unutmamak gerekir.

Cuntacı Milli Birlik Komitesi ' nin, 1961 " Demokratik Yasaları!" ise sadece Demokratik Parti'ye karşı " Esaslı demokratların kendileri " aldatmacası için idi. Bu " özgürlükçü anayasa " aldatmacası tutmadı. Kitleler CHP yerine Demokrat Parti'nin takipçisi olan Adalet Partisi (AP) ' ne yöneldi. 1965 de olan seçimlerde AP hükümete taşındı.

Ecevit önderliğinde " Demokrasi, Özgürlük, af !" taktiği ile ittihaçı hat, tarihi boyunca ilk kez oy potansiyelini yükseltti . Ancak 0 da 1974 ' ten sonra , "özgürlük" kavramının meydanlarda " halklar" kavramı ile doldurulmaya çalışılması ile geri adım attı ve Ecevit, "Halklar yok, halk var!" sözcüğü ile resmi ideolojiye bağlılığını sergileyince, " Karaoğlan'ın" "faşist" yerine süre konulma süreci başlandı.

12 Eylül askeri darbesinin ardındaki halk, tüm baskılara rağmen, Ergenekoncu Turgut Sunalp'ı değil, Turgut Özal'ı tercih etti. Bu süreç Özal'ın "karizmatik lider" liği sonucunun izdaşları Fethi Okyar ve Adnan Menderes olmamasını önleyemedi.

28 Şubat Darbesi ile Ergenekoncu çizgiye yerleşemediğinden dolayı, Başbakan Necmettin Erbakan' ın da bu tasfiye süreci ile siyasi hayatına son verildi.

Sonra, AKP ve Recep Tayip Erdoğan ekibinin tasfiye süreci başlatıldı. Ancak bu kez dış destek yer değiştirdiği için AKP'nin kapatılması engellendi . İT-C çizgi bir yere kadar soruşturmalardan kendini kurtaramaz oldu.

Mevcut Ergenekoncu kesim düşen kitle desteğini yükseltmek için " cumhuriyet mitingleri yanı sıra, şimdi de " Ulusal Sol, Kızıl Elma" ittifaklarını geliştirerek kendisini kitlelere benimsetmeye çalışmaktadır. Bu çatışmalı ve vizyon arayışı içinde Türkiye, AB yolculuğunda bitap düşmez mi?

Genç İttihatçı Mustafa Kemal 1919'da, İngiliz vizesi ve padişahın oluru ile Topal Osman vs. Çetelerin güvenkiğinde Anatolia ve Mezopotamya'ya geçti. Amasya tamiminde "Kürtlere muhtariyet" ile yanılttı, projelerine malzeme etti. Koçgiri Alevi Kürt aşiretleri biat etmedi. Buna rağmen "Koçgirliler çapulcu, ingilizlerin işbirlikçisi" diye suçlandı.

"Halka rağmen halk için!" politikasının temsilcisi New-İttihatçılar, yaprağı bile kıpırdatmayacak bir reflekle, Türkiye'nin 'ötekileri'ni temizlemekle yetinmedi, birbirlerini de öldürmekten geri durmadı.. İkinci Dünya savaşı yıllarında, daha evvel gerçekleştirdikleri soykırımlar ile birbirlerinden kötü ünlü feyizler alan Almanya ve Türkiye'nin flörtleri hiç de sıradan değildi.

İki dönem iktidar değil, hükümet olan Demokrat Parti'ye karşı ; 1950 'lerin sonunda gelenekselleşen Türk darbe tarihlerine, yeni bir halka daha eklendi. Yassıada yargılamaları ile Başbakan Adnan Menderes dahil, Demokrat Parti'nin üç yetkilisini astılar. Sonra da Topkapı'ya taşınan mezarları devlet töreni ile "türbe" ilan edildi. Yanına da 1993 'de zehirledikleri Özal'ınkini " anıt mezar" diye oturttular! 1919 ' da Ermeni Katliamının sorumlusu ve idam hükümlüsü Talat Paşa' nın cenazesini de Almanya ' dan getirip Şişli Abide-i Hürriyet' kemiklerini yerleştirdiklerini de unutmamak gerekir.

Cuntacı Milli Birlik Komitesi ' nin, 1961 " Demokratik Yasaları!" ise sadece Demokratik Parti'ye karşı " Esaslı demokratların kendileri " aldatmacası için idi. Bu " özgürlükçü anayasa " aldatmacası tutmadı. Kitleler CHP yerine Demokrat Parti'nin takipçisi olan Adalet Partisi (AP) ' ne yöneldi. 1965 de olan seçimlerde AP hükümete taşındı.

Ecevit önderliğinde " Demokrasi, Özgürlük, af !" taktiği ile ittihaçı hat, tarihi boyunca ilk kez oy potansiyelini yükseltti . Ancak 0 da 1974 ' ten sonra , "özgürlük" kavramının meydanlarda " halklar" kavramı ile doldurulmaya çalışılması ile geri adım attı ve Ecevit, "Halklar yok, halk var!" sözcüğü ile resmi ideolojiye bağlılığını sergileyince, " Karaoğlan'ın" "faşist" yerine süre konulma süreci başlandı.

12 Eylül askeri darbesinin ardındaki halk, tüm baskılara rağmen, Ergenekoncu Turgut Sunalp'ı değil, Turgut Özal'ı tercih etti. Bu süreç Özal'ın "karizmatik lider" liği sonucunun izdaşları Fethi Okyar ve Adnan Menderes olmamasını önleyemedi.

28 Şubat Darbesi ile Ergenekoncu çizgiye yerleşemediğinden dolayı, Başbakan Necmettin Erbakan' ın da bu tasfiye süreci ile siyasi hayatına son verildi.

Sonra, AKP ve Recep Tayip Erdoğan ekibinin tasfiye süreci başlatıldı. Ancak bu kez dış destek yer değiştirdiği için AKP'nin kapatılması engellendi . İT-C çizgi bir yere kadar soruşturmalardan kendini kurtaramaz oldu.

Mevcut Ergenekoncu kesim düşen kitle desteğini yükseltmek için " cumhuriyet mitingleri yanı sıra, şimdi de " Ulusal Sol, Kızıl Elma" ittifaklarını geliştirerek kendisini kitlelere benimsetmeye çalışmaktadır. Bu çatışmalı ve vizyon arayışı içinde Türkiye, AB yolculuğunda bitap düşmez mi?

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat