Birçok olgudaki karmaşıklık, kendi kendini uyarlayabilirlik ve kaosun eşiğindeki altüst oluşlar gibi ortak noktalar o kadar çarpıcıydı ki, artan sayıda bilimci burada bir dizi hoş benzeşimin ötesinde bir şeyler olduğu konusunda ikna olmuştu.
Hareketin sinir merkezi Santa Fe Enstitüsü olarak bilinen 1980’lerin ortasında kuruşmuş bir düşünce merkeziydi. Burada bir araya gelen araştırmacılar, atkuyruklu yeni mezunlardan fizikte Murray Gell-Mann ve Philip Anderson ve İktisatta Kenneth Arrow gibi Nobel ödüllü sahiplerine kadar uzanan eklektik bir grup oluşturuyordu.
Ama hepsi ortak bir vizyona sahipti: “Karmakarışıklık konusunda gerek doğayı gerekse insan türünü aydınlatacak teorik bir çerçeve oluşturmak.” Dünyanın kendi kendini örgütleyen, kendiliğinde dinamiğini daha önce hiç kimsenin yapamadığı kadar anlayabileceklerine ve bunun ekonominin, iş hayatının, hatta politikanın yürütülmesi üzerinde yoğun bir etki potansiyeline sahip olacağına inanıyorlardı. Bununla, Newton’un döneminde bu yana bilime egemen olmuş -ve modern dünyanın sorunlarını ele almada yapabileceğinin en sonuna kadar gitmiş olan- lineer, indirgemeci düşünme tarzının ilk önemli alternatifini ortaya koyduklarını düşünüyorlardı.
Santa Fe Enstitüsü’nün kurucusu George Cowan’ın sözleriyle, “yirmi birinci yüzyılın bilimlerini” yaratmakta olduklarına inanıyorlardı.
Bu kitap onların öyküsüdür.
Birçok olgudaki karmaşıklık, kendi kendini uyarlayabilirlik ve kaosun eşiğindeki altüst oluşlar gibi ortak noktalar o kadar çarpıcıydı ki, artan sayıda bilimci burada bir dizi hoş benzeşimin ötesinde bir şeyler olduğu konusunda ikna olmuştu.
Hareketin sinir merkezi Santa Fe Enstitüsü olarak bilinen 1980’lerin ortasında kuruşmuş bir düşünce merkeziydi. Burada bir araya gelen araştırmacılar, atkuyruklu yeni mezunlardan fizikte Murray Gell-Mann ve Philip Anderson ve İktisatta Kenneth Arrow gibi Nobel ödüllü sahiplerine kadar uzanan eklektik bir grup oluşturuyordu.
Ama hepsi ortak bir vizyona sahipti: “Karmakarışıklık konusunda gerek doğayı gerekse insan türünü aydınlatacak teorik bir çerçeve oluşturmak.” Dünyanın kendi kendini örgütleyen, kendiliğinde dinamiğini daha önce hiç kimsenin yapamadığı kadar anlayabileceklerine ve bunun ekonominin, iş hayatının, hatta politikanın yürütülmesi üzerinde yoğun bir etki potansiyeline sahip olacağına inanıyorlardı. Bununla, Newton’un döneminde bu yana bilime egemen olmuş -ve modern dünyanın sorunlarını ele almada yapabileceğinin en sonuna kadar gitmiş olan- lineer, indirgemeci düşünme tarzının ilk önemli alternatifini ortaya koyduklarını düşünüyorlardı.
Santa Fe Enstitüsü’nün kurucusu George Cowan’ın sözleriyle, “yirmi birinci yüzyılın bilimlerini” yaratmakta olduklarına inanıyorlardı.
Bu kitap onların öyküsüdür.