“Siz insanlar...
Siz insanlar fazla kasıyorsunuz kendinizi. Sizce bizler düşünemiyor muyuz? Düşünmüyor muyuz böyle şeyleri? Düşündüğümüz oluyor, ama bizi yolun sonu ilgilendirmiyor. Oysa siz her yolun sonundan öyle çok korkuyorsunuz ki, korkularınız yüzünden yaşayamıyor, bulunduğunuz andan bile bir haz alamıyorsunuz. Korkularınız yüzünden, sürekli kendinize tutunacak bir şeyler arıyorsunuz. Sonra, tutunduğunuz şeylere anlamlar yüklüyorsunuz. Ve o tutunduğunuz şeyler her ne ise, bir süre sonra yüklediğiniz anlamlar kadar etmediğinden, o anlamları taşıyamıyor ve yıkılıveriyor, altında kalıyorsunuz. Hayal kırıklıklarınız bu yüzden. Siz, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmeyi, sevmeyi, yaşamayı beceremiyorsunuz.
Üstelik sağ çıktığınız hiçbir enkaz, uslanmanıza yetmiyor. Sayısız kırık kemikle yola devam ediyor, zaman dediğiniz ve o çok kafa yorduğunuz süreçte kendinizi onararak zamanın bir ilaç olduğunu düşünüyorsunuz.
Uslanmıyorsunuz, akıllanmıyorsunuz, bu döngünün tekrarındasınız. Ben buna dejavu diyorum; kocaman bir dejavu. Her gününüz, bir önceki günden ezber bir dejavu. Çünkü cesaretiniz yok. Korkaksınız. Korkularınızdan yarattığınız, uydurduğunuz her şeyin kölesi oluyorsunuz sonra. Kendinize duvarlar örüyorsunuz, yaşamak için değil, yaşamamak, yaşayamamak için, sanki tüm yaşam alanınızı daraltıyor, kısıtlıyorsunuz. Kendinize uydurduğunuz yalanları öyle benimsiyorsunuz ki, bunlar sizin gerçekleriniz oluyor, uydurduğunuz tüm yalanların kölesi oluveriyorsunuz.”
“Siz insanlar...
Siz insanlar fazla kasıyorsunuz kendinizi. Sizce bizler düşünemiyor muyuz? Düşünmüyor muyuz böyle şeyleri? Düşündüğümüz oluyor, ama bizi yolun sonu ilgilendirmiyor. Oysa siz her yolun sonundan öyle çok korkuyorsunuz ki, korkularınız yüzünden yaşayamıyor, bulunduğunuz andan bile bir haz alamıyorsunuz. Korkularınız yüzünden, sürekli kendinize tutunacak bir şeyler arıyorsunuz. Sonra, tutunduğunuz şeylere anlamlar yüklüyorsunuz. Ve o tutunduğunuz şeyler her ne ise, bir süre sonra yüklediğiniz anlamlar kadar etmediğinden, o anlamları taşıyamıyor ve yıkılıveriyor, altında kalıyorsunuz. Hayal kırıklıklarınız bu yüzden. Siz, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmeyi, sevmeyi, yaşamayı beceremiyorsunuz.
Üstelik sağ çıktığınız hiçbir enkaz, uslanmanıza yetmiyor. Sayısız kırık kemikle yola devam ediyor, zaman dediğiniz ve o çok kafa yorduğunuz süreçte kendinizi onararak zamanın bir ilaç olduğunu düşünüyorsunuz.
Uslanmıyorsunuz, akıllanmıyorsunuz, bu döngünün tekrarındasınız. Ben buna dejavu diyorum; kocaman bir dejavu. Her gününüz, bir önceki günden ezber bir dejavu. Çünkü cesaretiniz yok. Korkaksınız. Korkularınızdan yarattığınız, uydurduğunuz her şeyin kölesi oluyorsunuz sonra. Kendinize duvarlar örüyorsunuz, yaşamak için değil, yaşamamak, yaşayamamak için, sanki tüm yaşam alanınızı daraltıyor, kısıtlıyorsunuz. Kendinize uydurduğunuz yalanları öyle benimsiyorsunuz ki, bunlar sizin gerçekleriniz oluyor, uydurduğunuz tüm yalanların kölesi oluveriyorsunuz.”