Klasik şiire "tanrının dili" derlerdi, romantiklerse "yüreğin dili".
"Tanrı" da "yürek" de yerinde duruyor ama artık yaşamımızın birçok alanında olduğu gibi şiiri açıklarken kullandığımız tanımlar da değişmişti.
Şiir; şimdi "yaşamın dili" idi ve gerçek (belki de hayat) şiir sayesinde açıklanabiliyordu. Sanki sessiz bir dünya vardı ve "insan" hayatla alışverişini şiir aracılığıyla sürdürüyordu. Belki pek söylenmiyordu ama şiir artık insanlığın kendisini sınadığı yüzleşme biçimlerinden biri haline gelmişti.
Metin Güven; son kitabı "Kedi Uykuları"nda söz konusu bu "yüzleşmenin" zeminini genişletiyor.
Klasik şiire "tanrının dili" derlerdi, romantiklerse "yüreğin dili".
"Tanrı" da "yürek" de yerinde duruyor ama artık yaşamımızın birçok alanında olduğu gibi şiiri açıklarken kullandığımız tanımlar da değişmişti.
Şiir; şimdi "yaşamın dili" idi ve gerçek (belki de hayat) şiir sayesinde açıklanabiliyordu. Sanki sessiz bir dünya vardı ve "insan" hayatla alışverişini şiir aracılığıyla sürdürüyordu. Belki pek söylenmiyordu ama şiir artık insanlığın kendisini sınadığı yüzleşme biçimlerinden biri haline gelmişti.
Metin Güven; son kitabı "Kedi Uykuları"nda söz konusu bu "yüzleşmenin" zeminini genişletiyor.